‘Savunma psikolojisinden’ çıkmamız lazım

Saldırıya uğrayan karakolda yaşananları, yaralı olarak kurtulan askerimizin ağzından dinlerken bir detay dikkatimi çekti, aynen şöyle söyledi kardeşimiz; “saldırı olacağını biliyorduk ve yatakhaneleri boşaltıp, başka yerde yattık, yapmasaydık kaybımız çok fazla olabilirdi”!

Bu cümle her şeyi anlatıyor. Vadinin ortasında, “en dip” noktaya kurulmuş eski bir bina ve bu binada “saldırı bekleyen” Türk Silahlı kuvvetleri üniformalı askerler...

Sevgili dostlar, bu yazının amacı askerimiz “hata yapıyor” demek değil. Amacım hep birlikte yaptığımız “büyük hatayı” bulmak ve kamuoyunda askere her fırsatta saldırıp yıpratanlara da “yeter” demek!

Evet, gerçekten yeter. Asker hatalı, asker planlamada eksik, asker şöyle, asker böyle... Peki Başbakan Erdoğan’ın da dediği gibi “bu ülkede terör örgütünün propagandasını yapanlar” yok mu! Asker en küçük bir hareket yaptığında hep birlikte çullanıp, kamuoyunu yanıltanlar yok mu!

VAR, Başbakan Erdoğan’ın da altını çizdiği gibi fazlasıyla var. Haftalar önce “Türkiye’de çok satılan bir gazetenin” köşe yazarı “Türkiye’nin Tahrir meydanı neresi olacak” başlıklı bir yazı yazıp, sanki bu ülkenin “düşmanı yazmış” kadar “karşıt” bir yazı ile “anlayanı” isyana çağırmadı mı! Şimdi “mutlu mu” bu arkadaş! Bu ülkede terör örgütünün sözcülüğünü her dakika “köşesinden, tv programından, haberinden” yapıp buna da “gazetecilik” diyenler yok mu! Hepiniz sevinçli ve mutlu musunuz arkadaşlar! İşte bu adamlar ve uzantılarıdır “askeri hareketsiz, tepe sersemi, karar alamayan” kılan! Bravo size, devam edin, amacınıza uygun doğru yoldasınız!

Sevgili dostlar, Türkiye asla ama asla “saldırı bekleyen”, askerini sınır içinde “karakollara doldurup” savunma pozisyonunda kalan bir ülke olamaz. Bu işin çözümü “bu strateji” ile de bulunamaz. Türkiye, sınırlarını koruyan, sınır içinde hareket eden her türlü düşman “dinamiği” anında vurabilecek bir ülkedir ve yaratılan kamuoyu baskısından kurtularak “bu psikolojik esareti” yenmelidir. Bekle adam gelsin karakolu bassın, arkasından tören yapar beraber ağlarız! Hayır AĞLAMAYIZ, saldıranı, düşmanca davrananı AĞLATIRIZ! Biz bunu yapabilecek güce de, yapmamız gereken bir geçmişe de ve en önemlisi her türlü kararı “dış odaklardan” etkilenmeden alabilecek bir LİDER’e ve siyasi otoriteye de sahibiz...

Sonuç: Askerin üstündeki “durgunluğu” hep birlikte atacağız! Kamuoyu oluşturarak, arkasında durarak ve “karar verme konumundakileri” bilinçli yıpratanlara karşı durarak “değişimi” sağlamalıyız... Türk askeri kendi ülkesi içinde “siperde” beklemez, çıkar ve gereğini yapar! YAPMALI ve bizler de Türk Halkı olarak sonuna kadar arkasında durmalıyız!

28 Şubat sürecinde ‘cebi dolanlar’

Aylardır hatta yıllardır üzerinde yazdığım bir konu var; “darbelerin kışkırtıldığı dönemlerde “kimlerin” cepleri doldu?

Sevgili dostlar, Türkiye şimdi bu soruya cevap aramaya başladı ve işin “özünü” yakalama noktasına hızla yaklaşıyoruz... Birileri askeri kışkırttı, kamuoyu oluşturdu, ekonomik-siyasi-toplumsal dokuyu tahrik etti ve bu sayede “ceplerine neler, nasıl girdi”! Detaylar çok önemli ve aslında bakmasını bilenler için “görmek” zor değil! Bu konuyu önümüzdeki süreçte detaylarıyla inceleyeceğim ama sizin de sorgulamanız için bir soru sorarak bitireyim; hangi özel bankalar hangi işadamlarına büyük krediler verdi, onlara banka sattı, şirket sattı ortak oldu, borsada kendi hisselerini aldırarak 50 katına çıkarttı ve sonrasında “kimler” türedi? Türkiye’nin sırrı bu soruda GİZLİ! Devam edeceğiz...