Savunma sanayi, üretime dayalý büyüme ve demokrasi paketi...

Bu hafta, önümüzdeki günleri hatta yýllarý anlatan önemli bir geliþme yaþadýk. Ama bu geliþme, futbol, günlük siyasi ve aktüel tartýþmalar arasýnda pek hak ettiði yeri bulamadý. Çin’in, Türkiye’nin hava savunma sistemi kapsamýnda almayý planladýðý, uzun menzilli füze ihalesini kazanmasý sýradan bir silah ihalesi ve bunun sonucu deðildir. Dün çeþitli haber kaynaklarý, yaklaþýk 4 milyar dolar bedeli olan bu ihalenin gerçekleþme rakamýný, 3.5 milyar dolar ya da 3 milyar ve altý olmak üzere, çok farklý ve birbirini tutmayan büyüklükte verdiler.

Ama burada rakam hiç önemli deðil. Bence burada iki önemli husus var; Türkiye, þimdiye kadar elindeki sistemlerin alt yapýsýndan farklý olan ve NATO ülkeleri dýþýnda bir ülkenin geliþtirdiði sistemi, teknoloji paylaþýmý þartý ile satýn alýyor. Ýkincisi, bu sistemin teknolojisi, ihaleye giren ABD’li Patriot, Rus S-400 ve Fransa-Ýtalya Eurosam Samp-T modellerden daha avantajlý. Çünkü hem onlardan sonra geliþtirildi hem de iki ülkenin ortak yapacaðý teknoloji geliþtirme ve teknoloji trasferleriyle, bu sistemleri aþabilir.

Ýhaleden sonra telaþlananlar...

ABD’li Petriot üreticisi Rayhteon Co. ihaleden sonra telaþla bir açýklama yapýp, Türkiye’den daha detaylý bilgi almayý umduklarýný söylemiþ. Tabii Rayhteon’un bu, ‘bu iþ daha bitmedi’ demeye getirilen açýklamasýnýn ardýndan bizim basýnýn büyük bölümü, - aðýrlýkla hangileri olduðunu tahmin edersiniz- ABD’nin, kendi sistemlerinin yanýna Çin sistemlerinin konuþlandýrýlmasýna izin vermeyeceðini bunun için NATO’yu da devreye sokacaðýný, Türkiye’nin bundan böyle ABD’den ve Avrupa’dan teknoloji transferi yapmasýnýn da zorlaþacaðýný yazmaya baþladýlar. Tabii hemen ihaleyi alan Çinli CPMIEC þirketinin ABD yönetimi tarafýndan ‘amborgolu’ þirketler listesinde olduðu da yazýldý. Bu arada NATO’dan da açýklama geldi: ‘Biz, ülkelerin hangi savunma sistemini tercih edeceðine karýþmayýz ama önemli olan bu tercihin, daha önce bizim konuþlandýrdýðýmýz alt yapýya uyum saðlamasý’ türünden ‘bu iþi yaptýnýz ama teknoloji aramayýn sonra’ alt okumasý olan bir açýklama...

Temel yanýlgý: Teknoloji 

Bir kere, batý kaynaklarýnýn ve bu kaynaklarý izleyen herkesin çok yanýldýðý bir husus var. O da þu teknoloji meselesi. Bunlar hala 20. yüzyýlýn ortasýnda falan olduðumuzu sanýyor. En üst teknolojinin yalnýz kendi ellerinde olduðunu, diðerlerinin ancak bunu, onlarýn izin verdiði ölçüde gecikmeli olarak takip edeceðini sanýyorlar. Bu, büyük bir yanýlgý ama bu yanýlgý üzerine bir siyaset ve ekonomi inþa etmek ise yanýlgýnýn ötesinde bir durum. Gözlerini kapayýp, belki aþaðýda deniz vardýr diye kendini uçurumdan atmaya benziyor açýkçasý bu körlük. Bu körlük, Çin’i hâlâ batýnýn yaptýklarýnýn fotoðrafýný çekip kötü kopyalarýný yapan, ABD’nin karþýlýksýz dolarlarýný almak zorunda olan bir ülke sanýyor. Türkiye’ye Suriye’de kazýk atýnca bunun karþýlýksýz kalacaðýný çünkü Türkiye’nin teknoloji, finansman, savunma sanayi olarak kendisine baðlý olduðunu ve bu paradigmadan çýkamayacaðýný sanýyor. Þimdi bu füze sistemlerinin geliþtirilmesi ve mevcut alt yapýya uyumunun saðlanmasý için Çinli CPMIEC firmasý ile bizim ASALSAN ve Roketsan birlikte çalýþacakmýþ. Sizce yarý yolda kalma ihtimalleri ya da biz yapamadýk bize yardýmcý olun, mevcut altyapýya uyum saðlanamadý deme ihtimalleri var mý? Yok deðil mi; býrakýn Çin’in ve Türkiye’nin devlet birimlerinin bu konudaki birikimlerini, bu konuda teknoloji geliþtirecek gerek dýþarýda gerekse içeride bir yýðýn Türk bilim insanýný ben bile sayabilirim. Bütün bunlarý, içinde bulunduðumuz durumu, abartarak, olduðundan daha iyi göstermek gibi bir amaçla yazmýyorum. Ýçinde bulunduðumuz yüzyýlýn bir gerçeðini dile getiriyorum. Bu, yalnýz Türkiye ile ilgili bir durum deðil, bugün dünyanýn herhangi bir ülkesinde, kafayý takan bir özel ya da kamu kurumu sermayeyi eline veridiðinizde size ilgili alanda en son teknolojiyi üretir, hatta ekibin zeka katsayýsýna göre, hiç olmayan, bulunmamýþ bir þeyi de geliþtirebilir, bulabilir. 21. yüzyýlýn en ayýrt edici özelliði, teknolojinin ve bilginin saklanamamasý...

Saðlýk turizminin, son yirmi yýlda, geliþmekte olan ülkelerden geliþmiþ olan ülkeler yerine, azgeliþmiþlerden geliþmekte olan ülkelere hatta geliþmiþ ülkelerden geliþmekte olan ülkelere doðru akým deðiþtirmesinin temel nedeni de, týp biliminin ve taný teknolojilerinin sýnýr tanýmamasý, buradaki nitelikli beþeri sermayenin daha genç nüfusa sahip olan, geliþmekte olan ülkelerde ortaya çýkmaya baþlamasý ile açýklanýyor. Ayný þekilde silah ve savunma sanayinin teknolojik alt yapýsý olan elektronik ve bilgi teknolojileri ile yazýlým alanlarýna en çok uzman doðu ve güney ülkelerinden çýkýyor. Çünkü genç nüfusa sahip olan bu ülkeler, bilginin sýnýr tanýmazlýðý sayesinde, beþeri sermayeyi hýzla yukarý çekiyorlar. Türkiye, burada henüz bu devrimi tamamlayacak bir eðitim sistemi geliþtirmiþ deðil ama bunu biliyor ve bunun arayýþý içersinde. Daha fazla geç kalmayacaðýmýzý umuyorum.  

Çin gibi ülkelerin ellerindeki teknolojiyi paylaþma konusunda istekli olduðunu görüyoruz. Bu da Çin’in ve Asya’nýn 21. yüzyýlýn baþýnda girdiði Asya tipi -barýþçý- Kalkýnma paradigmasýna uygundur. Johns Hopkins Üniversitesi sosyoloji profesörlerinden Giovanni Arrighi ,bunu ‘Adam Smith Pekin’de’ kitabýnda çok iyi anlatýr.

Erbakan’a neden ‘kýzdýlar’?

Ýki önemli nokta ilave edip bitireyim; birincisi 28 Þubat sürecinde, Türkiye’yi faiz cenderesinden çýkarmak isteyen Erbakan Hükümetine, tekelci sermayenin ilk itirazý, Erbakan’ýn, faiz yerine üretime dayanan bir ekonomi istemesiydi  ikinci önemli itaraz da, þimdiki gibi, savunma sanayinde, batýnýn deðil de, Türkiye’nin çýkarlarýna uygun bir arayýþa girilmesi idi.

Hükümetin, savunma sanayinde attýðý bu adýmlarýn-füze ihalesinin Çin’le teknoloji paylaþýmý doðrultusunda yapýlmasýný ve Milli Savaþ Gemisi Projesi (MÝLGEM) ihalesinin Baþbakanlýk Teftiþ Kurulu Raporu doðrultusunda-kamu çýkarýna aykýrý olduðu için- iptal edilmesini çok anlamlý buluyorum. Ve bu adýmlarý, ayný zamanda, son aylarda TCMB’nin Türkiye’yi yeniden yüksek faize ve sýcak paraya dayalý olarak borçla büyümeye makum etmeyecek yeni bir para politikasý ýsrarýyla parelel görüyorum. Tarihsel önemde adýmlardýr bunlar ve bu adýmlar, yarýn açýklanacak Demokrasi Paketi’nden ayrý deðildir...