Saygıyı da öğreneceksiniz

Bütün kaleleriniz ve “arka bahçeleriniz” elden gitti. Yetkili ama sorumsuz bürokratlarınızın esamisi bile okunmuyor. Askere işmar çakamıyorsunuz. Eski mutlu günlerde olduğu gibi karargâh ziyaretlerinde bulunamıyorsunuz. 
 

Silahlarınızın da bir önemi kalmadı. (28 Şubat sürecinde, “İlericilerin tankları var” 
buyurmuştunuz...) 

Bütün aracı ve vasi kurumlarınız eski Türkiye’yle birlikte gömüldü.

Bundan sonra halk var.

Bundan sonra halk ne diyorsa o olacak.

Hatırlayalım:

Eskiden, Çankaya’da oturacak şahsı belirlemek için tanklar yürütülürdü, uçaklar uçurulurdu, şantaj ve kolpa yöntemine başvurulurdu, “milletvekili borsaları” kurulurdu.

Her Cumhurbaşkanlığı seçimi, bir darbeyi icbar ederdi. İşkence tezgahları kurulurdu.

Her kaos, bir generali Çankaya’ya çıkarırdı.

Mesela...

Bilgisi, birikimi, siyasi kavrayışı tartışmalı Cevdet Sunay, Cumhurbaşkanlığını bir cuntaya (“Türk Silahlı Kuvvetler Birliği” cuntasına) borçludur. Menderes’in asılması öç duygularını köreltmeye yetmemiş, MBK’nın getirdiklerini yetersiz bulan, “Konvansiyon Anayasası”na bile burun kıvıran bir cunta... Katı devletçi bir anayasa yapılmalı, Kemalizm dışındaki bütün düşünceler yasaklanmalıydı. Ülkeyi resmen ve fiilen oligarşi yönetmeliydi

Bu cuntanın “en mutemet” elemanıydı Sunay.

Şimdi sadece kendisine atfedilen fıkralarla (bir “fıkra kahramanı” olarak) hatırlanıyor.

Bizi Sunay’a mahkûm eden “siyaset alışkanlığı”, meşruiyetini (!) Mareşal Fevzi Çakmak’ın masasına bırakılan “tabanca”dan alıyordu. İsmet Paşa’yı denkleme dahil eden o tabanca 23 yıl sonra “halkın adayı” Ali Fuat Başgil’in şakağına dayanacak ve Cemal Gürsel Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’ya çıkacaktır.

Ve Fahri Sabit Korutürk...

Müseccel cuntacı Faruk Gürler’i Cumhurbaşkanı seçtirmek isteyenlerin yol açtığı kaos yüzünden denkleme girdi, ilk “çatı adayı” olarak Çankaya’ya çıktı.

Muhsin Batur Meclis üzerinden uçaklarını uçuracak, tank birlikleri alesta bekleyecek, çatık kaşlı generaller Mec
lis locasından kaş göz işareti yapacak, Faruk Gürler “aradan sıyrılıp” cumhurbaşkanı olacaktı.

Meclis, haysiyetli bir duruş sergiledi.

Bir nevi “çatı adayı” Fahri Sabit Korutürk’e yöneldi.

Fahri Sabit Korutaürk, 7 yıl boyunca Çankaya’yı halka kapattı. Bol heyet ağırladı. Bisiklete bindi. Konser dinledi. Resmi davet ve açılışlarda şöyle bir görünüp kayboldu. 12 Eylül yaklaştığında, darbecilere akıl verdi. “Müdahaleyi kışınyapmayın. Tanklarınız çamura saplanır. Bu tür şeyler ekseriyetle kuru mevsimde olur.”

Kenan Evren’in Cumhurbaşkanı olabilmesi için “demokratik normale” son verilmesi 650 bin kişinin işkenceden geçmesi, 177 kişinin “gözaltında” ölmesi, milyonlarca kişinin fişlenmesi gerekiyordu.

Süleyman Sami Demirel’in Cumhurbaşkanı olabilmesi için de, Turgut Özal’ın ölmesi yahut öldürülmesi gerekiyordu elbette.

Cumhurbaşkanı seçmeyi öğrendiniz...

Halk öğretti...

Saygı da öğreneceksiniz.

Meşru Cumhurbaşkanı genel kurula girdiğinde ayağa kalkmamak, Meclis Başkanı’na iç tüzük fırlatmak, yemin törenini boykot etmek, oturumlarda hır çıkarmak gibi terbiyesizliklerde bulunabilirsiniz. Bulunuyorsunuz...

Bunun “terbiyesizlik” olduğunu da öğreneceksiniz.

Halk öğretecek...

Nasıl ki bütün kalelerinizi ve arka bahçelerinizi elinizden aldı, kurduğunuz düzene son verdi...

İmtiyazlı şımarıklılığınıza da son verecek.

HAMİŞ: Kanal 24’deki programda yaptığım yanlışı iki saniye sonra yine kendim düzeltim: “Evet, Sezer 1999’da Cumhurbaşkanı değildi.” Nasıl yalancı oluyorum? Sonra da şunu ekledim: “Bütün ulusal felaketlerde Sezer Çankaya’nın kapılarını kapattı.” Kapatmadı mı? Cumartesi, pazar günleri tatil yapmadı mı? Siyasetçilerden köşe bucak kaçmadı mı?