Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

‘Sayın Bakan, siz bizi aptal mı sanıyorsunuz?’

Yabancı sermaye- doğrudan yabancı yatırım çok faydalıdır. Yabancı sermaye, iş ve aş getirir. Ama getirmeden önce ülkeyi didik didik inceler. Yabancı sermaye iyi kurgulandığı zaman, kazan-kazan sistemidir. Hem siz kazanın, hem biz kazanalım...

Yabancı sermaye bu konuda tercih sahibi. Hangi ülke iyi evsahipliği yapacaksa, ona gider. Çünkü dünyada bu sermayeyi çekmek için kıyasıya rekabet var. Herkes vitrinden ‘gel bana’ diyor... İşin güzeli, ilerlemiş ekonomiler de yabancı sermaye istiyor... Fransa’da yaşanan son olay, hem yabancı sermayenin bakışına, hem de Fransa ekonomisinin neden umutsuz vaka olduğuna güzel bir örnek:

Fransa’da Goodyear şirketinin oto lastik fabrikası var. 1.200 işçi çalışıyor. İşveren tam 5 yıldır sendika ile anlaşamıyor. Fransa’da işçi sendikaları kendilerine ‘komünist’ ya da ‘sosyalist’ demeyi sever... İkisi arasında bir fark kalmadı, ikisi de batık, ama öyle diyorlar... Fransa’da işçiler pek çalışmayı sevmiyormuş. Ve Goodyear sonunda pes edip gitmeye karar veriyor. Çünkü adamların burasına gelmiş.

Fransa hükümeti de fabrika kapanacak diye telaşlanmış... Alıcı ararken Amerikan Titan şirketi ile temasa geçmiş... Titan, ABD’nin ve dünyanın önemli lastik imalatçısı...Titan’ın CEO’su Maurice Taylor gidip Fransa’daki fabrikaya bakmış, sonra ‘ilgilenmiyoruz’ deyip ayrılmış. Fransa Endüstri Bakanı ise ‘gelin konuşalım, anlaşalım, hemen gitmeyin’ diye ardından mektup yazmış... CEO Taylor cevaben öyle bir zehir zemberek mektup döşenmiş ki, yabancı sermaye tarihinin altın sayfası olur...

Taylor 8 Şubat’ta Sayın Bakan’a diyor ki: “Ben fabrikayı iki kez ziyaret ettim. Gördüğüm şudur: Fransız işçisi yüksek ücret alıyor, ama günde üç saat çalışıyor. Mesai belki 7 saat, ama bir saat yemek molası alıyorlar, sonra üç saat sohbet ediyorlar, kalan üç saatte de çalışıyorlar. Bu durumu sendikaya sordum, -Burası Fransa. Bizde böyle- dediler.”

Taylor diyor ki, “Siz Fransa hükümeti olarak günü kurtarma çabasındayken Çin, devlet desteğiyle bütün Avrupa’ya cayır cayır lastik satıyor. Bu gidişle sizin Michelin 5 yıl sonra Fransa’da üretim yapamaz hale gelir, siz de sanayi altyapınızı kaybedersiniz.”

Taylor’un sözleri hem doğru, hem de dudak uçuklatan cinsten, ama asıl bombayı sonra patlatıyor: “Sayın Bakan, bana -görüşmeleri başlatalım- diyorsunuz. Siz bizi aptal mı sanıyorsunuz? Para ve teknoloji bizde. Çılgın sendikanızın elinde Fransız hükümetinden başka ne var? Fransız çiftçisi ise Hint mi, Çin mi diye bakmadan ucuz bulduğu lastiği alıyor. Hükümetinizin de umurunda değil: Çünkü orası Fransa!”

Taylor, ABD hükümetinin de aynı atalette olduğunu, Çin’in ABD’ye sübvansiyonlu ucuz lastik sattığını vurgulayıp, hedefini ilan ediyor: “Titan olarak gidip bir Çin ya da Hint lastik fabrikası alacağız. Orada işçiye saati 1 Euro’dan daha az ücret ödeyeceğiz ve Fransa’ya istediği kadar lastik satacağız. O -işçi- dediğiniz elemanlar da sizin olsun.”

Vay vay vay... Üslup tartışılsa bile içerik yerden göğe doğru... Adam aynı lastiği saati 1 Euro’dan ucuza ücret alacak ve 8-10 saat arı gibi çalışacak işçi ile Hint’te, Çin’de üretecekse -Avrupa Birliği kriterlerine uygun- ve de artık memurluğa geçmiş Fransız işçisinin kaprisiyle neden uğraşsın?

Burada ‘sendika’ ya da ‘emek’ ile kimsenin bir sorunu yok. Sendika da hayatidir, emek de kutsaldır. Ama sorun ‘sendika’ maskesi altında dalga geçip 3 saat çalışan ve ‘eee burası böyle’ diyen ‘AB işçisinde’... Sendika hakkını arayacak, ama Goodyear’ı kaçırtacak kadar da işin tadını kaçırmayacak.

Avrupa boşuna ekonomik krize girmedi. Seçmeni tavlamak için hükümetler olmayan refahı dağıttılar. Borç üzerinden ‘refah devleti’ tiyatrosu oynamaya kalktılar, sonuç: İflas... Fransa Çalışma Bakanı zaten ‘İflastayız’ dedi. Doğruyu söylediği için adamcağızı hâlâ hırpalamaktalar. Avrupa’da belki bir zamanlar refah devleti, cebinde olan parayı dağıtıyordu. Ancak bir zaman, ekonomi rekabet gücünü kaybetti, teklemeye başladı ve hükümetler alışılmış refahı düşürmemek, iktidardan da düşmemek için verimsiz ekonomiyi borca ittiler. Şimdi yıllık milli gelire eşit borç dağları yaratıldı. Bundan önceki üç kuşağın veresiye yediğini-içtiğini, bundan sonraki beş kuşak ödeyecek. Borç ödemek için üretim ve yatırım lazım. O nereden gelecek? Taylor’ın lafı kulaklarda çınlıyor: Siz bizi aptal mı sanıyorsunuz?

twitter.com/selimatalayny