Uzun süredir Türk futbolunun gerileme halinde olduğunu yazıyorum. Son derbi ligimizin futbol kalitesi için ideal bir örnek oluşturuyor. Aslında ayrıntılı taktik analize de gerek yok: Beşiktaş ilk yarı 5 gol girişimi üretmiş, F.Bahçe ise yalnızca 2, her ikisi de golle sonuçlanmış, sık rastlanır bir durum değil. Özetle, hücum üretkenliği açısından iki takım da sınıfta kalmış. 2. yarı ilk 15 dk’da 3 gol girişimi var F.Bahçe’nin. 3.’sü gol olmuş, Beşiktaş’ın 10 kişi kalmasından hemen sonra o da. Beşiktaş’ın ilk gol girişimi dk. 61’de Fernandes’in duran topuna Almeida’nın kafası. 2. çeyrekteki tek gol girişimi bu. Aslında herşeyi özetliyor, değil mi?
Son çeyrekte karşılıklı 4’er gol girişimi var. O da ligimizde sıkça görülen fizik yeterlilik sorununun ve maçların son bölümüne özgü taktik dağınıklığın sonucu. Başka bir şey değil. Benim derdim Beşiktaş elbet, hemen oraya döneyim: Beşiktaş 3 yıldır 4-3-3 oynuyor esasen. Ama Carvalhal ve Aybaba’nınkine benzer taktik tercihlerle, yani takımın sahadaki boyunu bu kadar uzatarak hücum üretkenliği sağlaması olanaksız. Sezon başından beri Beşiktaş’ın kadro darlığına dikkat çekiyor, bu koşullarda Q7’nin saçma gerekçelerle takıma dahil edilmeyişini eleştiriyorum. Ne demek istediğimi biraz daha netleştirmeye çalışayım:
Kadro darlığı ile kadro kalitesi aynı şey değil. Schuster’li sezonun ilk devresinden Guti ve Q7’yi çıkarın. Bugünkü kadrodan çok mu farkı kalıyor? Zaten bu adlardan bir ya da ikisinin olmadığı maçlarda çok zorlanmış, mecburen baklavalı 4-4-2’ye dönmüştü Schuster de. O yüzden ara transferde Fernandes ve Simao gibi iki adın bu takıma katılması çok önemliydi. Doğru pozisyonda seçeneği çoğaltmaktır asıl iş.
Ama daha önemli olan, Guti gibi oyunu geriden kurabilen, uzun ve isabetli paslar atabilen bir ada karşın, Schuster’in takımın boyunu kısaltma ve maçı ağırlıklı olarak 3. bölgede oynama ısrarıydı. Takımın boyunu 70 mt’ye çıkarıp sadece tek bir ada pas köprüsü görevini vermenin modern futbolla bağdaşmadığını biliyordu da ondan. Yoksa ya uzun top şişiren ya da kontrollü rakipler karşısında 2. bölgeye yığılıp topu gereksizce geveleyen bir takıma dönüşürsünüz. Simao’yu tüketmekle kalmaz, Q7’yi de tüketirsiniz. Fernandes’i Guti rolüne soyundurur, sonra da yorucu driplinglere mahkum edersiniz, “Guti’ye rağmen takımın boyunu kısaltma” vurgusunu yapmamın nedeni bu.
Bugün modern futbolun ilkelerini uygulayıp başarılı olan takımları alkışlayanlar, aynı ilkeleri uygulayan Schuster’i alay konusu yaptılar. Tuhaf iş! Schuster kalsaydı, defans hattını bu anlayışa yatkın oyuncularla yenileyecekti, ona eminim. Schuster gideli nice zaman oldu, daha bek sorununu bile çözemedi Beşiktaş. Bunları Aybaba’yı hedef alarak yazmıyorum, Schuster gittiği günden beri tutumum aynı. Ama kendisinden “pozitif futbol” beklediğim Aybaba’nın Q7 konusundaki tutumunu ve mevcut taktik anlayışını anlayamadığım açık. Q7 konusuna gelirsek: Söylenecek söz kaldı mı sizce?