‘Seçilmiþ kurbanlar’, ‘seçilmiþ cinayetler’, peki amaç ne?

'Seçilmiþ kurbanlar’ ve ‘seçilmiþ cinayetlerle’  karþý karþýyayýz.

Binbaþý Arslan Kulaksýz, Malazgirt’in Gaffar Okan’ý olarak biliniyordu. Tayini çýkmýþ ama o Malazgirt’te kalmayý tercih etmiþti. Bir gece vakti, misafirlikten dönerken, yanýnda eþi ve kýzý vardý, çapraz ateþe alýndý ve öldürüldü.

Sivil giyimli bir asker, Ziya Sarpkaya, babasýyla telefonda konuþurken vuruldu..

Ceylanpýnar’da iki polis, Feyyaz Yumuþak, Okan Acar, uyurken enselerinden vurularak öldürüldüler.

Cuma günü Ankara’da Baþbakan Davutoðlu’nun konuk olduðu teröre karþý sivil platform toplantýsýnda, yataklarýnda uyurken öldürülen gençlerin devre arkadaþýyla karþýlaþtým. Upuzun saçlarýyla, pür dikkat etrafý süzen ýþýl ýþýl gözleriyle, haber yapmaya gelmiþ bir gazeteciye benziyordu..Hakkari’den çýkýp gelmiþ bir sivil toplum temsilcisiyle ayakta sohbet ederken bizi dinlemesi dikkatimi çekti, ‘siz gazeteci misiniz’ diye sordum, ‘hayýr’ dedi, ‘gazeteci deðilim, Ceylanpýnar’da  öldürülen polislerin devre arkadaþýyým..’ Boðazým düðümlendi...Bir þey diyemedim. Ýlk hissettiðim derin bir suçluluk duygusu oldu. Biz neden bu gençlerin öldürülmesini önleyemedik..Yataklarýnda vurulan o iki polisin arkadaþý, gözyaþlarýný tutamamýþ aðlamaya baþlamýþtý..Elini tuttum sýkýca..’Sizi tanýyorum, yazýlarýnýzý okurduk arkadaþlarla ..’ dedi..Sözün bittiði yer derler ya, öyle oldu iþte.. Sözün bittiði yerdi.. Yazdýðým yazýlar, kitaplar geldi aklýma..Karþýmda arkadaþlarýný kaybetmiþ bir polis ve aðýr bir hüzün içinde boþalan gözyaþlarý..Kitaplar, yazýlar bir iþe yaramadý diye düþündüm, ne yazýk..Silahlarý Gömmek, Barýþa Dair Bir hikayemiz Olsun ve diðerleri.. Silahlar Gömülmedi.. Gömülecek gibi oldu her defasýnda, ama olmadý iþte..Bir gün yazýlmayý bekleyen, Barýþa Dair Hikayelerimiz her defasýnda yarým kaldý..

Trajedinin öbür tarafýnda yer alanlar, yani Türkiye’yi ve Kürdistan’ý ‘devrimci halk savaþýyla’, daha fazla polis ve asker öldürerek,  bir ‘devrimle’ ve toptan  kurtarabileceklerine inandýrýlmýþ  Kürt çocuklarý, acýmasýzlýða ve zalimliðe teslim olmuþ haldeler. Ölüyor ve öldürmeye devam ediyorlar.

Liderler ise, vicdanlarýmýzla alay edercesine, kamyonlarýn yakýlmasýna karþý demeçler veriyorlar, daha ne olsun?

Bir barýþ, her þeyden önce, kamyonlarýn yakýlmasýný, durdurabilirsek inþa edilebilir öyle mi, Selahattin Bey?!

Anadolu’nun yoksul kerpiç evlerine, Mezopotamya’nýn Süryani iþi taþ evlerine  düþen ateþi söndürmeden önce, kamyonlarý saran ateþi söndürmektir bir siyasetçinin bir önderin görevi, öyle mi Selahattin Bey?!

Meraklanmayýn caným, kamyonlardan yükselen alevler nasýlsa söner gider. Çok rahatsýzlýk verirse, kendinizi beþ yýldýzlý bir otelin, denizi aratmayan mavi sularýna atar, serinlersiniz!

Kamyonlardan yükselen alevlerin bir ruhu yoktur Selahattin Bey!.

 Bu alevlerin ne de olsa,   cesetlerden yükselen ruhlar , hatýralar, acýlar ve yaslar gibi, Kürt ve Türk milliyetçiliðinin gölgesinde ve himayesinde büyüyen etnik hýnç ve öfkenin içine nüfus etme ihtimali ve kabiliyeti yoktur!

Ama aylardýr Rojava’dan taþýnýp duran çocuk cesetleri, TIR’larýn içinde kýrk derece ateþte bekletilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaþý çocuklarýn ve gençlerin cesedi, etnik hýnç ve öfkeyi daim kýlmak için, önemli bir araçsallaþtýrma ve imkan, deðil mi Selahattin Bey?!

Deðerli okurlar, oyuncularý son derece çapsýz ve ruhsuz olsalar da, büyük bir oyun var ortada..

Çocuklarýnýn ve eþlerinin önünde çapraz ateþe tutulan binbaþýlar, uyurken enselerinden vurulan polisler, bir anda  herkesi saran bir trajediye dönüþüyor ve bu trajediyi bu topluma yaþatmak,  etnik hýnç ve öfkeyi büyütmenin en garantili yolu olarak görülüyor.

Ama baþaramayacaklar..Deneyecekler ve baþaramayacaklar. Ateþ düþtüðü yeri yakardý yýllar yýlý. Ya da böyle deniyordu..Ýnsanlarýn cenazelerine bile, ‘ kutsallýklar’  ve yasaklar yüzünden  doðru dürüst sahip çýkamadýðý, acýyý ve yasý baþkalarýyla paylaþamadýðý karanlýk yýllar. Þike savaþýnýn kurallarý böyle iþliyordu çünkü..

Þimdi öyle mi ama? Ateþ sadece düþtüðü yeri yakmýyor, hepimizi, herkesi yakýyor..

PKK , kuruluþ yýllarýnda olduðu gibi baþa dönmüþ, bin defa denediði ama hiçbir sonuç alamadýðý yolu deniyor. Seçilmiþ kurbanlar ve seçilmiþ cinayetlerle etnik hýnç ve öfkeyi büyüterek, ‘devrimci halk savaþý’ ný halkýn arasýna yaymaya çalýþýyor. Çünkü PKK’nýn daðlarda kazanabileceði bir savaþ yok artýk. Þike savaþý dönemi bitti. Karakol komutanlarýnýn, PKK baskýný sýrasýnda düðünlere gidip halay çektiði þike savaþý dönemi kapandý..Ýmralý’da, Öcalan’a gidip, ‘ daðlardakilerin beþyüzü kalsýn, hepsini niye gönderiyorsun ki’ diyecek asker de kalmadý, daðlara döþediði mayýnlarla kendi askerinin ölümüne yol açan komutan da..O halde bir tek umut var. O da halkýn arasýna yayýlan etnik hýnç ve öfkeyi büyütmek. Bunun içindir iþte seçilmiþ cinayetler, seçilmiþ kurbanlar.

PYD saflarýnda hayatýný kaybeden çocuklarýn daha tüyü bitmemiþ, oyun çaðýnda  ve hele hele Türkiye’de doðup büyümüþ çocuklar olmasý bundandýr.

Bu hareketin ta baþýndan beri, kendi saflarýnda can veren binlerce insanýn hayatýnýn bile hiç bir kýymeti yoktu ki, ‘baþkalarýnýn’ hayatýnýn bir kýymeti olsun.

Bu tarafta da o tarafta da ölenler, ‘kutsal bir davanýn kurbanlarý’ olarak görülüyorlar..Rojava’ya kaçýrýlan çocuklar mesela. Dün bu çocuklardan birinin babasýyla konuþtum..Oðlu ve oðluyla beraber kaçýrýlan yeðeninin hangi kampta olduðunu biliyor.Çocuklarýn üç aylýk eðitim dönemini tamamlamalarýna 20 gün kalmýþ..Yirmi gün sonra DAÝÞ’e karþý savaþa sürülecekler.. DAÝÞ gibi profesyonel bir ‘ordunun’, askeri eðitimden geçirilmiþ, ordularla savaþabilen vahþi bir silahlý gücün karþýsýna bu çocuklar 12-13 kiþilik gruplar halinde çýkarýlýyorlar..Anlatýldýðýna göre, baþlarýndaki kiþiler, onlardan yaþça daha büyük ve savaþ tecrübesi  olanlardan oluþuyor.. Þimdiye kadar DAÝÞ’e karþý cepheye sürülen çocuklardan kurtulan pek olmadýðý söyleniyor. Ölüm oraný çok yüksek..Ama baþlarýndaki komutanlar  kurtuluyormuþ her nasýlsa..

Türkiye’nin Batýsýndaki, ve Doðusundaki insanlarýn etnik bir öfke ve hýnçla hareket etmeleri isteniyor. Çünkü PKK’nýn bu etnik hýnç ve öfkeye ihtiyacý var, bunu göze almýþ durumda, her iki tarafta öfke büyürse milliyetçiliklerin yükseleceðine ve bu durumun kendisini güçlendireceðine inanýyor. Yanlýþ bir hesap bu. Çünkü biz Kürtler ve Türkler olarak kardeþiz, bu kardeþliðin  arasýna kan davasý asla girmeyecek.. Bu yanlýþ hesap, planlandýðý merkezlerden, Þam’dan, Baðdat’tan ve Tahran’dan, hatta Avrupa ve Amerika’dan  döner bir gün. Ortada kalakalýrsýnýz!