GEÇEN gün Ýzmir’in önemli bir devlet memurunu ziyarete gittik. Çay, kahve, hal ve hatýr derken, sevgili bürokratýmýz bana: “Sayýn vekilim, sizi arayan herkese kulak veriyor ve bizden iþlerini yapýlmasýný istiyorsunuz. Hepsinin isteði doðru veya samimi olmayabilir.” Deyip adeta, “biraz eleme yapýn” demeye getirdi. Ayrýca zamanlamaya da dikkat çekerek bazen geç saatlerde olur olmaz talepler de gelebiliyor, hepsini çözemezsiniz” deyip adeta sitem etti ve çaktýrmadan bize geç saatte iþ getirmeyin der gibi oldu. Ben de hemen arkasýnda asýlý duran Sayýn Cumhurbaþkanýmýzýn resmini göstererek, Ne yapalým, reisi örnek alýyoruz, biz millete hizmet edeceðiz deyince sustu.
Türkiye’deki siyaset anlayýþýnýn dünyada bir örneði yok. Seçmen ve seçilen arasýndaki baðlantý ve iletiþim þeklinin kendine yol ve özgü bir yordamý var. Siyasiler vaatler verirler. Aralarýnda yapýlabilecekler ve yapýlamayacaklar vardýr. Siyasetçi kazanmak ister, kazanmak için de seçmeni memnun etmelidir. Bu yönüyle en zor siyaset AK Partide yapýlýr. Neden mi? AK Parti’de Sayýn Recep Tayyip Erdoðan’ýn önemli bir kuralý vardýr. Ya yapacaðýn vaadi vereceksin, ya da verdiðin vaadi yapacaksýn. Bol keseden atmak yok. Örneðin birilerinin yaptýðý gibi mazot þu kadar lira olacak, þu bedava olacak, vergiler kalkacak, herkes hemen emekli olacak, imar affý gelecek diyemezsin. Bol keseden atamazsýn. Eskiden olduðu gibi vaat ver, para bas, zam yap yok. Hele popülist söylemler hiç sevilmez.
Türkiye’de Ýlginç bir hiyerarþi vardýr. Vatandaþ seçtiði vekilden rahatlýkla ister. Vekil bu isteði bürokrata iletir. Vekilinki ricadýr. Oysa bürokrat icra makamýdýr. Bürokratý oraya atayansa vekiller gibi seçilmiþlerdir. Diðer taraftan vatandaþ bu bürokratla karþýlaþtýðýnda vekilinden çok daha fazla saygýyý ona gösterir. Vekile çok rahat ama bürokrata temkinlidir. Yaþadýðým bir örneði sizlerle paylaþmak istiyorum. Ýzmir’in önemli bir kooperatifi bize geldi ve birazda hýþýmla, “Sayýn vekilim þöyle bir problemimiz var, ilgili bakanlýkta falanca Genel müdür zorluk çýkartýyor” dediler. Bana oldukça sert bir þekilde durumu ileten bu arkadaþlarý meclise davet ettim. O akþam, problemli olduklarý bakanlýðýn bütçesi görüþülüyordu. Ýlgili Genel müdür de meclisteydi. Sorunu çözmek için Genel müdürü mecliste kulis dediðimiz yere çaðýrdým. Bu arkadaþlarý da oraya davet ettim. Genel müdür bu arkadaþlarý görünce þaþýrdý ve sordu, hayýrdýr arkadaþlar niye geldiniz? Abartmýyorum, o bana sert bir þekilde sorunu çözün diye gelen kooperatif heyeti var ya, ne derse beðenirsiniz, “Efendim çayýnýzý içmeye geldik, hiçbir sorunumuz yok” !!!
Bir gün bir ilçenin kaymakamý köy kahvesine gider. Sandalyeye oturur. Herkes el pençe durmaktadýr. Kaymakam, arkadaþlar, der, size bir þey açýklayacaðým. Köylü merak içindedir. Ama bir taraftan da saygý içinde kaymakamý pür dikkat dinlemektedirler. Kaymakam der ki: “Arkadaþlar bu seçimlerde milletvekili adayýnýz oluyorum” Bir anda millet rahata geçer ve herkes sandalyelere oturur. Sonra hep bir aðýzdan derler, Eeee! Sayýn vekilim ne vaat ediyorsun söyle bakalým?
Aslýnda Türkiye’deki bu siyaset hiyerarþi komedisine en iyi çözüm Baþkanlýk sistemi olacak. Halkýn dar bölge sistemi ile seçeceði vekilleri, gerçek iþleri olan yasa yapma iþini hem de daha güçlü bir yetki donanýmý ile yapacaklar. Vatandaþa Baþkanlýk sisteminin bu yönünü de anlatmamýz gerekiyor.