Seçim barajını geçti, ‘askeri baraj’da boğuldu

Biz Selahattin Demirtaş’tan bekliyorduk ama ateşkesle ilgili açıklama Murat Karayılan’dan geldi. 

Karayılan’ın ne dediğinin bir önemi yok.

Bir karşılığı olmadığı için önemi yok.

Biz yine bir “temsil”den gelen ve söz söyleme hakkına sahip Selahattin Demirtaş’a bakıyoruz.

Demirtaş, “mırın kırın” ediyor, KCK’nın ateşkes kararını nasıl anladığını/nasıl anlamamız gerektiğini söylüyor, içinde akepe ve masa geçen birtakım karmaşık cümleler kuruyor ama nihayetinde ne olduğunu açıklayamıyor.

Esasında açıklamak istiyor... İzin verilse kafasındakilerin daha da ötesine geçen şeyler söyleyecek ama hatlarda kopukluk olduğu için bekliyor. (Kandil’den sufle gelecek ki ona göre pozisyon belirlesin.)

Sadece, “KCK haklı” anlamına gelebilecek sözlerle ortada top çeviriyor.

KCK niçin haklı?

Çünkü, “devletin askeri baraj ve askeri yol yapması, ateşkesi ihlal anlamına geliyor”muş...

Şu “askeri baraj” ve “askeri yol” nitelemeleri bir kenarda dursun...

Ben, ilan edilmiş (ve devletçe onaylanan) bir ateşkes kararı olduğunu bilmiyordum.

Masa kurulduğunu da hatırlamıyorum.  

Masanın (müzakere masasının) kurulabilmesi için, bir temsilden gelen HDP’nin (önceki ismiyle BDP’nin) öncelikle partner sıfatına uygun siyasal bir tavır içinde olması (ve elbette buna uygun siyasal bir dil geliştirmesi) gerekiyordu.

Bu olmadı.

Masada oturmaya namzet bir parti olarak BDP bütün mesaisini masanın kurulmaması yönünde harcadı... Sürekli, süreci sabote eden açıklamalar yaptı... Ve sadece işleri zorlaştırdı...  Çünkü, Kürt meselesinin çözümü ve hakların iadesi, büyük ölçüde yasal ve anayasal değişiklikleri icbar ediyordu. BDP, Meclis çalışmalarına katılmadı. Hiçbir yasa değişikliğini desteklemedi. Hiçbir iyileştirmeye olumlu katkı sunmadı. “Yeni anayasa” bahsi açıldığında ise tavana baktı. (Hatırlayalım: Partilerin kapatılmasını zorlaştıran anayasa değişikliği oylanırken BDP genel kurulu terk etti ve ilgili maddenin paketten düşmesini sağladı. Kapatılmaya bu kadar meraklı ikinci bir parti gelmemiştir.)

Hasbelkader masa kurulsaydı da BDP müzakereci sıfatını hak etmeyecekti, hak etmeden o masada oturacaktı.

Hadi diyelim ki ortada, ilan edilmiş ve devletçe onaylanan bir ateşkes kararı var.

Eğer böyleyse Kobani provokasyonuyla bu karar çoktan bozuldu... Yani ateşkes kararını önce infaz mangalarını sokağa döken Selahattin Demirtaş bozdu.

Sınır karakollarına saldırmadılar, yollara mayın döşemediler, subay lojmanlarını taramadılar, metroda bomba patlatmadılar ama sivil alanları ateşe verdiler, yüzlerce araç yaktılar, Kobanili mültecilere ilaç götüren ambulansları devirdiler, kendileri gibi düşünmeyen Kürtleri katlettiler... Evet, Kürtleri katlettiler. Bir bakıma, savaşı yeniden başlattılar.

Bu savaşı, KCK’nın ateşkes kararını yorumlarken bin dereden su getiren ve “yetkili değilim” ayaklarına yatan Selahattin Demirtaş başlattı.

Baraj ve yol meselesine gelince...

Selahattin Demirtaş kafasına göre, “imar-ıslah” çalışması ateşkesi bozmak anlamına geliyor.

Baraj, “sulama barajı” bildiğim kadarıyla...

Tamamlandığında, binlerce dönüm arazi suya kavuşacak ve istihdama katkı sağlayacak.

Bunun ateşkesle nasıl bir alakası olabilir? Ayrıca “askeri baraj” ne oluyor? Askerin yaptığı baraj mı? Komutanın bahçesini sulayan baraj mı? Askeri bölgelere elektrik üreten baraj mı? Hangisi?

Bunu da Nuray Mert açıklasın.

Daha önce duble yollarla bölgeye şiddet götürüleceğini söylemişti. Etkili de olmuştu.

Barajlarla oluşacak “tehlike”nin ne olduğunu da o söylesin