Ben seçimlerde en çok seçim bürolarýný merak ederim. O bürolara herkes gelir. Her gelenin kendince bir sebebi vardýr. Ama ben en çok ihtiyarlamýþ seçmenin geliþ sebebini merak ederim.
Seçimler yaklaþýyor malum.
Seçimlere hazýrlýk bir hengamedir. Kadrolar harekete geçer, ziyaretler, bayrak asmalar, seçim þarkýlarý hemen hepsi az çok bildiðimiz tablolardýr.
Seçim olur da yollara düþmek olmaz mý?
Emekli bir bürokrat emeklilik günlerinde rahat etmeyi düþünmez de siyasette de kendini hizmete adamak ister. Yola düþerler. Bir konvoy ile köy yolunda toz bulutu içinde ilerlerken müstakbel siyasetçimiz dayanamaz sorar, “Bu köy kaç hanedir?” Derler ki þu kadar. Emekli bürokrat deliye döner. “Yahu þu köyü tümden satsanýz bu araba kadar bile etmez geri dönün gidiyoruz.” der.
Ve seçilemez tabi. O iþler öyle kolay deðildir.
Hane hesabý deðil hatýr gönül gözetmeniz gerekir.
Seçimlerde ben en çok seçim bürolarýný merak ederim. O bürolara herkes gelir. Her gelenin kendince bir sebebi vardýr. Ama ben en çok ihtiyarlamýþ seçmenin geliþ sebebini merak ederim. Þu yalan dünyadan bir beklediði kalmamýþ. Alacaðýný almýþ, satacaðýný satmýþ, hani derler ya ununu elemiþ eleðini asmýþ olan bu ihtiyar kimseler ne ararlar kalabalýk seçim bürolarýnda?
Ýhtiyarlar tam da bunun için gelirler. Yani kalabalýk onlarý çeker. Siyaset sebebiyle de olsa bir kalabalýða karýþmak, fikir beyan etmek, muhatap alýnmak hoþlarýna gider.
Ýhtiyar kiþi kendi hücresinde cezasýný çeken mahkum kadar olmasa da yalnýzdýr. Muhatap alýnmamaktan mustariptir. Ama seçim bürolarýnda kendi akranlarý dýþýnda her yaþtan insanla bir araya gelir. Eski seçimlerden, adaylardan laf açýlýr. Ýhtiyar kiþi de kendince bir iki kelam eder. O sýrada çay kahve ikramý olur. Sohbet koyulaþýr. Yani ihtiyar kiþi þimdiki tabirle, “sosyalleþir.”
Seçim bürolarýna sadece ihtiyarlar gelmez. O mahallin delileri de uðrar. Seçim bürosunda kimseye ‘niye geldin’ denmez ve deliler de kalabalýðý sever. Bizim vatandaþýmýz hâlâ delilerine sahip çýkmak hassasiyetine sahiptir. Bir milletin merhametinin ölçüsü de delilerine sahip çýkmasýyla ölçülür.
Deliler de gittiði seçim bürosunda kendisine verilen bayrak, tiþört, þapka ile o partinin propagandasýný yapar. Bazen iþler karýþýr. Delinin elindeki bayrak bir partinin, þapkasý baþka bir partinin, tiþört ise diðer partinin olabilir. Deliler partiler üstüdür bu herkes kabul eder...
Seçim bürolarýna gelen herkesin elini sýkmaya gayret gösteren, herkese selam veren, hal hatýr soran adayýn seçim bitince bu huylarýndan vazgeçtiði de görülmüþtür. O zaman seçime kadar aday ile sayýsýz kereler muhabbet etmiþ vatandaþ eski sýcaklýðý arar. Ama seçim bürosunun sýcaklýðýný bulamaz. O zaman seçmen bir kere daha anlar ki tandýr tavýnda gerektir. Seçim zamaný adayýn yüzündeki gülücükler seçim gününe kadardýr.
Ama seçim bitse de bolca merhaba diyen, hal hatýr soran, gülümsemeyi pazara kadar deðil mezara kadar kendine vazife bilmiþ adaylar yok mudur? Vardýr. Seçim için Amerikan filmlerindeki reklamcýlar gibi kurnazlýkla dolu taktikler veren reklamcýlar bile samimiyetin en geçerli taktik olduðunu itiraf ederler.
Samimiyeti elden býrakmadan, yalandan deðil gerçekten gülümseyerek, ihtiyarlarý ve delileri gözeterek seçim kampanyasý yapanlar ve seçim sonrasýnda da gülümsemeye devam edebilenlere ne mutlu...