Seçim sistemi, üniversiteleri geri býrakýyor

Üniversitelerde çalýþmayanlar, üniversitelerin iþleyiþlerini yeterince bilmiyorlar. Bu da son derece normal. Normal olmayan, bu iþleyiþin yeterince bilinmemesi dolayýsýyla, örneðin rektör atamasýnda katýlýmcýlýk ve demokrasi olsun diye seçim sisteminin getirilmesi. 

Hatýrlanacaðý üzere, YÖK’ün kuruluþundan 1992 yýlýna kadar rektörler, YÖK tarafýndan üç ismin Cumhurbaþkanýna önerilmesi üzerine doðrudan Cumhurbaþkaný tarafýndan atanýyordu. Bu düzenlemenin çok haklý bir gerekçesi vardý: 12 Eylül öncesi dönemde üniversite rektörlük seçimleri dolayýsýyla üniversitelerde yaþanan ayrýþmalar ve kavgalar, üniversiteyi iþlemez bir hale getirmiþti.

Turgut Özal, 1992’ye kadar yürürlükte olan bu sistemi deðiþtirdi. Cumhurbaþkaný Özal, “hocalarýn da görüþü alýnsýn” diyerek katýlýmcýlýðý artýrmak isteðindeydi. Böylece, önce üniversitede seçim yapýlmasý, ardýndan en çok altý adayýn YÖK’e iletilmesi ve bunlardan üçünün YÖK tarafýndan Cumhurbaþkanýna sunulmasý kararlaþtýrýldý. Bu sistem, bugün hala yürürlükte.

Bu sistemin öngörüldüðü gibi çalýþtýðýný söylemek zor. Bunun iki sebebi var.

Birincisi, öngörülen seçim sistemi, katýlýmcýlýk/demokrasi anlamýna gelmiyor ve herhangi bir dengeleme mekanizmasýna sahip deðil. Rektörler önce kadrolaþýp ardýndan rahatlýkla en çok oy alan kiþi olabiliyorlar. Zaten belli bir dünya görüþü etrafýnda þekillenen üniversitelerde seçimlerde neyin belirleyici olduðunu tahmin etmek zor deðil. Bir baþka ifadeyle, seçim yapýlmasý, herkesin akademik bir tercih yaptýðý anlamýna gelmiyor. Aksine, seçim yapýlmasý, öðretim üyelerinin akademik hassasiyetlerinin geri plana itilmesine ve var olan siyasi görüþ farklýlýklarýnýn ortaya çýkmasýna ve kalýnlaþmasýna neden oluyor.

Ýkincisi, Cumhurbaþkanlarý istediklerini zaman en çok oy alan rektör adayýný, istedikleri zaman ise az oy alan rektör adaylarýndan bir tanesini atadýlar. Örneðin, Cumhurbaþkaný Sezer, 2 oy alan bir adayý yani kendisinden baþka sadece 1 öðretim üyesi tarafýndan desteklenen bir kiþiyi rektör yapmaktan çekinmedi.

Özetle, Özal’ýn iyi niyetle katýlýmcýlýðý artýrmaya yönelik olarak getirdiði mevcut seçim sistemi, üniversitelerde bölünmelere neden olmaktadýr. Dahasý, mevcut sistem, zayýf bir senato ve güçlü bir rektör figürüne dayandýðý için, rektör insaflýysa ve akademik olarak da saðlam bir arkaplaný varsa, o zaman üniversitenin hýzla karar almasýna ve ilerlemesine imkan veriyor. Ancak, ayný sistem, rektör atamalarýnda çoðu zaman ideolojik tercihlerin belirleyici olmasýndan dolayý, akademik olarak zayýf bir sürü kiþinin rektör olmasýna yol açtý. Bunun sonucunda, bir sürü megaloman rektörün üniversite kaynaklarýný çarçur etmesine þahit olduk. Mevcut sistem, bu megalomanlarýn ortaya çýkýþýna çok müsait.

Peki ne yapýlmalý?

Týpký ABD ve diðer geliþmiþ ülkelerde olduðu gibi, ilgili üniversitelerin veya üniversite sistemlerinin üst mütevelli kurullarýnýn doðrudan atama yapabileceði bir sisteme geçilmeli. Mevcut Anayasa, rektör atamalarýnýn Cumhurbaþkaný tarafýndan yapýlmasýný hüküm altýna aldýðý için, bu öneriyi gerçekleþtirmek için Anayasa deðiþikliði þart. Bunun için, Haziran seçimleri sonrasý oluþacak Meclis aritmetiðini beklemek gerekecek.

Hemen bugün itibariyle de seçim komedisine son vermek mümkün. Nihayetinde artýk halk tarafýndan seçilen bir Cumhurbaþkaný var. Halk tarafýndan seçilen bir Cumhurbaþkaný üniversitelere doðrudan atama yapabilir. Bunun için yasal deðiþiklik kolaylýkla yapýlabilir.

Emin olun, üniversitelerde öðretim üyeleri tarafýndan seçim yapýlmasýna göre, halk tarafýndan seçilen Cumhurbaþkanýnýn atama yapmasý, demokrasi ve katýlýmcýlýðý daha fazla artýrmaya yönelik bir düzenleme olur. Halkýn Cumhurbaþkaný, üniversitelerde sadece belli bir ideolojiye yakýn olanlarý deðil bütün öðretim üyelerini sahiplenebilecek kuþatýcý isimler atadýðý ve bunun takipçisi olduðu zaman, üniversitelerimiz belli ideolojilerin kaleleri olmaktan çýkacak ve hýzla geliþecektir.