Seçim sonrasý Türkiye ve AB

Ben elden ayrýksý birisi miyim ne? Galiba öyleyim. Etrafýmdaki herkesten çok takýldým Gülen’in “oylar CHP’ye, AKP batsýn, CHP uçsun” söylemine. Biliyorsunuz Gülencilerin dilinde artýk Ak Parti yok, AKP var. Öyle ya, hiç bir CHP’linin aðzýndan Ak Parti sözcükleri çýkmaz, beraber yürüdükleri CHP, AKP derken Gülenciler ne desin? Bir arkadaþýma dedim ki “oylar CHP’ye diyen Gülen cemaatýna CHP formatý mý atýldý, yoksa cemaat CHP’nin tarihini ve mevcut anlayýþýný deðerlendirecek zihinsel oluþumdan zaten mahrum muydu?” Bu bilge dostum bana kýzdý, “amma takýldýn bu konuya” dedi. “Ne yani, ben de mi unutayým?” dedim. “Sen cemaatý büyütüyorsun, býrak bunlarý” dedi. Söyleyin bakalým, kendimi elden ayrýksý görmekte haksýz mýyým?

Benim her yerde dostlarým vardýr. Ankara Yüzüncüyýl pazarýnda da sürekli alýþ veriþ ettiðim bir yer var. Ayný aileden sanýrým on civarýnda çalýþaný var. Beni görünce iþi gücü býrakýp teker teker tebrik ettiler. Bunlardan biri bana þöyle dedi: “Bak abi, seçimden önce Büyükþehirde Melih Beye vermeye niyetim yoktu. Sonra bir baktým ki mesele Melih Bey meselesi deðil. Gittim, bastým Ak Parti’ye eveti.” Bir diðeri bir taraftan bana çilek seçti, diðer taraftan kulaðýma eðilip “senden bir ricam var” dedi. Sandým ki þahsî bir þey isteyecek. “Bak Hocam” dedi”, “Baþbakana söyle, Prof. Ahmet Keleþ’i danýþman olarak alsýn.” Belli ki o da Gülencilere çok kýzmýþ. Ah, bende de þu insanlardaki feraset olsa...

Cemaatýn asýl problemi batý ile hesaplaþma ihtiyacý duymamasýdýr. Yeni bir medeniyet inþasý için kaçýnýlmaz olan bu hesaplaþma, onlarýn zihin dünyasýnda bir yere sahip deðil. Oysa akýl ve iradesini bir yerlere teslim etmemiþ gerçek aydýnlar bunun kaçýnýlmaz olduðunun farkýnda. Türkiye’de yönetimlere düþen,  bu yolu açmak için gerekli özgür ortamýn saðlanmasýndan baþka bir þey deðil. AB’ye belki herþeyden çok bunun için ihtiyacýmýz var. Günümüz dünyasýnda fikir planýndaki bu hesaplaþmayý gündemden uzak tutma gayretleri, sadece Türkiye’de deðil halký müslüman baþka  ülkelerde de mevcut. Gülen hareketi bunun en iyi örneði.

 Kürt sorunu, Türkiye’nin çözüm bekleyen en acil sorunudur. Seçim sonuçlarýna bakarak konuþalým, CHP’den bu konuda ümitvar olabilir miyiz? Doðu ve Güneydoðuda hiçbir varlýðý olmayan CHP’nin artýk Türkiye’nin bütününü kucaklayan bir parti olduðunu söylemek bile zor. Onlar imtiyazlar kullanarak kolay kazananlarýn partisi olmayý yeterli buluyorlar. Bir önceki yazýda temas ettiðimiz gibi CHP’nin Türkiye’nin birleþtirici gücü olma iddiasý içi boþ bir slogandan ibaret. Türkiye’nin belli bir bölgesine ve belli bir sosyolojik tabanýna sýkýþmýþ bir anlayýþýn, býrakýn iktidar olmayý, Türkiye’nin geleceðinde fikir planýnda bile söz sahibi olmasý mümkün deðildir.

Zaman yazarý Ekrem Dumanlý durmadan Ak Parti ve Baþbakan Erdoðan’ý AB iþini savsaklamakla itham ediyor. Ýki yüzlülük bu kadar olur. AB herþeyden önce siyasete dýþardan müdahalelere karþý. Bay Dumanlý bunu bilmez mi, bilir, ama iki yüzlülük diz boyu. Yargý eliyle, seçim de gelmiþken, siyaseti tanzim etme gayretine bunlarýn nasýl sahip çýktýðýný unutacak deðiliz ya!..

Hafta içinde AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu toplantýsý için Brüksel’e gittim. Mayýs ayýnda Avrupa Parlamentosu seçimleri var. Dolayýsýyla katýlým düþüktü. Yine de bazý Avrupalý Parlamenterlerin ve AB’nin Geniþlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Fule’nin görüþ ve kanaatlerini öðrenme imkaný bulduk. Görülen þu: Gülenciler, azýlý bir Türkiye düþmanýnýn yapacaðýndan daha beterini yaparak inanýlmaz bir bilgi ve kanaat kirliliðine yol açmýþlar. Yaptýklarýnýn hükümet ve Tayyip Erdoðan düþmanlýðýný çok aþýp Türkiye düþmanlýðýna dönüþtüðünü görmek bazý arkadaþlarýmý þaþýrttý, beni deðil. AB’nin özgürlükleri, özellikle medya özgürlüðünü yorumlayýþýnýn bizdeki genel anlayýþtan farklý olduðunu biliyoruz. Bizim kiþilik haklarýna tecavüz saydýðýmýz bir çok konunun Avrupalýlar için böyle olmadýðý açýk. Bu husus da anlaþmazlýðýn ortaya çýkýþýnda temel bir sebep. Teker teker konuþtuðumuz milletvekillerini ikna etmek mümkün oluyor ama genel kanaati etkilemek için daha çok çalýþýlmasý gerekiyor. Bu ikna faaliyetinde AB Bakaný Mevlüt Çavuþoðlu’nun þimdiye kadar yaptýðý görevler icabý verdiði güven ve yumuþak üslubunun çok etkili olduðunu da söylemeliyim. Bu sýkýntýdan kurtulmanýn yolu reformlarý hýzlandýrmaktan geçiyor.

Seçimin Ýzmir ve Türkiye açýsýndan ne ifade ettiðini önemsemiyor deðilim. Haftaya bunu tartýþalým.