Seçim sonuçlarý üzerine

Yerel seçim sonuçlarýnýn birçok Batý ülkesinde nasýl deðerlendirilmiþ olduðunu tahmin etmek kolay deðil. Bununla birlikte, seçim öncesinde Türkiye’ye yönelik eleþtirilere bakýlýrsa, birçok kamuoyu iktidar partisinin aldýðý oy oranýna þaþýrmýþlardýr. Muhtemelen ilk akýllara gelen soru, sosyal medyayý bile kýsýtlayan bir iktidarýn nasýl olup da hala bu oranda destek gördüðü þeklinde olmuþtur.

 

Bu tür bir bakýþ açýsý, ancak demokrasisi yerleþmiþ, yerel seçimleri genel seçim gibi yapýlmayan, seçmenlerin sandýk baþýna nazlanarak gittiði, kim seçilirse seçilsin sistemde radikal bir deðiþimin olmayacaðý ülkelerde anlam ifade eder. Ancak Türkiye gibi sistem sorunu yaþanan yerlerde, toplumun “eski yapý”yý doðrudan hatýrlatan deðil, iktidara geliþ biçimi itibarýyla yeni durumu ima eden iktidar partisi lehine oy kullandýklarýný düþünmek gerek. Bu durumda birçok batý ülkesi iktidarýn nasýl bu denli oy aldýðýna bakmak yerine, neden diðer partilerin AK Parti’yi ikame edemediðini deðerlendireceði söylenebilir.

Bu yönde deðerlendirmeler yapýlýr ise Batýlý ülkeler muhalefet partileri yoluyla iktidarý þu ya da bu yola sevk etme stratejisinden vazgeçip doðrudan iktidarý muhatap alan stratejiler uygulayacaklardýr.

Seçimlerin Ortadoðu coðrafyasýndaki yansýmasý ise kendi ülkelerinde yaþanmayan geliþmelerin Türkiye’de yaþanmasýndan duyulan olumlu bir referans þeklinde olacak gibidir. Bir dizi yeni iþbirliði açýsýndan ümit verici bulunan bu geliþme, ayný zamanda da Türkiye’nin Suriye politikasýnýn içeride, gerçek ya da deðil desteklendiði algýsýný yaratacaktýr.

Yine Ortadoðu ülkelerinde hükümetlere, seçilmiþlere yönelik “dýþ müdahalelere”, doðru ya da yanlýþ, Türkiye’de karþý durulduðu izlenimi de güçlenecektir. Bölge ülkelerinde genel bir Batý kuþkuculuðu olduðunu düþünürsek, seçim sonuçlarý Türkiye’nin direniþi gibi algýlanacaktýr. Ayrýca, Kürt açýlýmý ve çözüm sürecinin de en muhafazakâr kesimler tarafýndan bile desteklendiðini fark edeceklerdir.

Emin olmak zor ama, sonuçlar barýþ sürecinin desteklendiðinin ifadesi olarak görülebilirse, belki birçok Ortadoðu ülkesindeki karar alýcýlar, artýk sosyolojik gerçeklerden uzak siyasi tasarýmlar yapmanýn sonuç vermeyeceðini düþünme imkaný bulabilirler.

Rusya, Çin ya da baþka ülkelerde ise seçim sonuçlarý “bilinen ekiple” muhatap olmaya devam edecekleri hissi yaratýr.

Sonuçlar, her bakýmdan iktidar partisine olan güveni mi gösterir, yoksa muhalefete gösterilen güvensizliði mi, bunu araþtýrmacýlara býrakmak gerek. Ne yazýk ki Türkiye’de iki turlu seçim olmadýðýndan, seçmen davranýþlarýndaki nedenselliði görmek kolay olmuyor. Ancak seçimlerin en zor yaný, kazananýn da kaybedenin de elde ettiði sonuçlarý nasýl yöneteceðidir. Zira Türkiye’de uzun soluklu bir seçim süreci söz konusu.

Anlaþýldýðý kadarýyla sertlik siyasetinin, kutuplaþmalarýn, çatýþmacý söylemlerin kamuoyundaki karþýlýðýnýn ulaþacaðý en üst sýnýra ulaþýldý. Bundan sonraki gerginliklerin “azalan fayda” yaratma ihtimali bulunuyor. Alýnan sonuç, demokratikleþme, þeffaflýk ve hukuk devleti olma yolunda iktidara daha kolay adým attýracak nitelikte. Zira insanlarýn ýsrarla AK Parti’yi birinci çýkarmalarý, diðer partilerin demokratikleþme konusunda daha fazla umut vaat ediyor olmamalarýnýn iþareti.

Türkiye’nin AB çýpasýna geri dönmesi için uygun bir zaman. Bu süreci yeniden canlandýrmanýn hem demokrasi umutlarýný yeþerteceði, hem küresel itibarý artýracaðý, hem de reformlarýn garanti altýna alýnmasýný saðlayacaðý söylenebilir. Diðer bir ifadeyle, hýzla “yerel” tercihlerden çýkýp evrensel ve “genel” tercihlere yönelmek gerek.