Seçim sözleri, AR-GE ve ‘Merkez Türkiye’

BÝR önceki yazýyý “çok iyi hizmet her zaman oy getirmiyor” diye noktalamýþtýk. Bir de taahhüdümüz vardý hatýrlarsanýz: “Bunun en iyi örneði Ýzmir. Ýzmir bu davranýþýyla ironik bir biçimde materyalizme de karþý çýkýyor gibi. Kutuplaþmanýn etkileri bunlar. Bu konuyu biraz daha açmaya çalýþacaðým. Belki gelecek yazýda...” Ýzmir’le ilgili bu ilginç tesbiti ”Masamdaki kitaplar” baþlýklý yazýda kitaplarýndan söz ettiðim Ali Biraderoðlu’ndan duydum. 

Sözlükler materyalizm için þöyle bir taným veriyorlar: “Maddesel deðerler dýþýnda kendi baþýna var olan baðýmsýz deðerler alanýný kabul etmeyen, her türlü gerçekliðin temelini maddenin oluþturduðunu benimseyen dünya görüþü.” Eðer maddi refah ve geliþme baþka bütün deðerlerin üzerinde kýymet bulsaydý, Ak Parti, Ýzmir’de yaptýðý hizmetlerin karþýlýðýný daha yüksek bir oy oranýyla alýrdý. Oysa böyle olmadý. Ak Parti’nin Ýzmir oylarý neredeyse yüzde on kayba uðradý. Materyalistler maddi plandaki deðerlendirmeyi esas alýrlar. Ak Parti’nin düþünce dünyasý ise maddi plandaki deðerlerden daha önemli kavramlarla yüklüdür. Ýzmir’de daha çok oy alan CHP seçmeninin de maddi geliþmenin önünde tuttuðu bir takým deðerler olduðu böylece ortaya çýkmýþ bulunuyor. Bu, bazýlarýna ters gelebilir, fakat durum böyle. Bunun en önemli sebebinin kutuplaþma olduðunu söylemek bilmem ki abartýlý bulunur mu? Kutuplaþmanýn unsurlarý yeri geliyor rasyonel düþünmeyi bile geri plana itiyor. Peki, buradaki ironi nedir? Onu size býrakýyorum.

Partiler 7 Haziran seçimlerinden ders çýkardýlar mý acaba? Bunu anlamak için Seçim Beyannamelerine baktým. Türkiye için nasýl bir gelecek planladýklarýný anlamaya çalýþtým. Kâðýt üzerinde sorun gözükmüyor. Ak Parti geçtiðimiz 13 yýl içinde pek çok baþarýya imza atmýþ olmanýn avantajýna sahip. Beyannamede hem ihtiyatýn elden býrakýlmadýðýný görüyoruz hem de diðer partilerin seçmene hoþ gelebilecek vaatlerini göz ardý etmediðini... Hesapsýz kitapsýz vaatlerin sonunda Türkiye’yi Yunanistan benzeri bir borç bataðýna sokacaðýný en iyi Ak Parti bilir. Diðer partilerin, tek baþlarýna iktidar þanslarý olmadýðý için, “Aslý yok yaylasýnda on bin koyunum var benim, / Herkes kesesinden yesin içsin ziyafetim var benim” türküsüne sarýldýðýný söylemek abartýlý olmayacaktýr.

Prof. Aziz Sancar’ýn Nobel ödülüne layýk görülmesi bilimsel araþtýrma ve AR-GE faaliyetlerinin önemini de yeniden gündeme taþýdý. Seçim beyannamelerinde yüksek katma deðerli, ileri teknoloji ürünlerine çok atýf yapýldýðýný görüyoruz. Bunun gerçekleþmesi için bilimsel araþtýrmaya ve AR-GE faaliyetlerine daha çok aðýrlýk vermek gerektiði açýk. Ak Parti’nin seçim beyannamesindeki þu ifadeyi birlikte okuyalým: “GSYH içindeki Ar-Ge payýný iki kat artýrarak, 2002-2013 döneminde yüzde 0,53’ten yüzde 0,95’e yükselttik. 2023’de ise Ar-Ge payýný yüzde üçe çýkarmayý hedefliyoruz.” Buradaki artýþýn milli gelirden ayrýlan pay olduðunu söylerken milli gelirin de üç misli arttýðýný belirtelim. CHP de ayný taahhütte bulunuyor. Þu cümle CHP’nin seçim bildirgesinden: “Ar-Ge harcamalarýnýn GSYH içindeki payýný, AB standardý olan yüzde 3 düzeyine çýkaracaðýz” Þimdi soru þu: Sosyal güvenlik harcamalarýnýn ve popülist vaatlerin bütçeyi zaafa uðratmasý halinde bu AR-Ge sözü hala geçerli olacak mý acaba? Önemli olan üretimi artýrmaktýr, tüketimi deðil. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracatýmýzdaki oraný yüzde 2,5 dolaylarýnda. Bu oran Çin’de 2000 yýlýnda yüzde 2 iken, 2014 yýlýnda yüzde 50’nin üzerine çýkmýþ. Bize benzer ülkeler de oraný artýrmak için arayýþtalar.

Ak Parti Seçim Beyannamesinde “”ilim, Teknoloji ve Yenilik” baþlýðý altýnda þimdiye kadar bu konuda neler yapýldýðý ve bundan sonra neler yapýlacaðý anlatýlýrken CHP Seçim Bildirgesinde “Verimlilik ve Uluslararasý Rekabet Gücü” bir bölüm halinde ele alýnmýþ. Bunun alt baþlýklarý içinde “AR-GE ve Yenilikçilik Çalýþmalarý” ile “Merkez Türkiye” önemli bir yer tutuyor.

Sözü “Merkez Türkiye” projesine getirmek istiyorum. Bundan beþ altý yýl kadar önceydi. Amerika’da, Silicon Vadisi’nden esinlenerek kurduðu SiVa adlý þirket bünyesinde danýþmanlýk ve benzeri çalýþmalar yürüten Dr. Bülent Yavuz “Yeni Efes” adlý bir projeden bahsetti. Yabancýlarýn “Eco-City” de dedikleri bir akýllý kent projesi için Ýzmir’in ideal bir konuma ve insan kaynaðýna sahip olduðunu belirtti. “Yeni Efes” adýný verdiði bu projeye Ýzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü arazisinin nüve teþkil edebileceðini söyledi. Bu konuda birlikte yapabileceðimiz bir takým faaliyetler olduðuna karar verdik. Projeyi anlatmak için çeþitli devlet kurumlarý nezdinde çalýþmalarýmýz oldu. Bunlardan biri de bugünün Kalkýnma Bakaný o vakitler sanýrým müsteþar yardýmcýsý olan Cüneyt Düzyol’a yapýlan sunumdur. Böyle bir proje için önce devletin bir bütçe ayýrmasý gerekiyordu. Ardýndan projenin finansmaný için risk sermayesi arayýþýna girmek gerekiyordu. Konuyu daha iyi kavramak için o günkü ÝYTE Rektörünün ve Türkiye Yatýrým Destek ve Tanýtým Ajansýnýn da katýldýðý bir grup halinde New York’da bazý yatýrým firmalarýyla görüþmeler yaptýk. Bunlarýn içinde Güney Kore’deki Songdo projesini üstlenen Gale þirketi önemli bir yer tutuyordu. “Yeni Efes” projesinden esinlendiði besbelli olan Merkez Türkiye projesinin neler getireceði var ama nasýl finanse edileceði ve gerçekleþtirileceði yok.

“Yeni Efes” projesi sunulurken Cüneyt Düzyol’un yanýnda sonradan CHP Ýzmir Milletvekili olan DPT uzmanlarýndan Rahmi Aþkýn Türeli de var mýydý, bilmiyorum.

“Acaba” dedim kendi kendime “Merkez Türkiye Projesine Rahmi Beyin bir katkýsý oldu mu? ”Eðer oldu ve buna raðmen Rahmi Bey liste dýþý kaldýysa Kemal Kýlýçdaroðlu biraz ayýp etmiþ doðrusu. Ne dersiniz?