Seçimin kilit partisi barajla boğuşan parti olacak

7 Haziran seçimlerinin en önemli eşiğini Salı günü aşmış olduk. Listeler YSK’ya verildi. Partilerin adayları belli oldu. Hayırlı olsun. 

Seçim sistemimizin özelliği sebebiyle adayların isimleri üzerinde durmanın çok fazla bir anlamı bulunmuyor.

Seçim sistemimiz, adaylar arasında herhangi bir tercihin yapılmadığı seçim bölgesi ve milletvekili dağılımını düzenleyen D’Hondt sistemi üzerine bina edilmiştir.

Bu sistem adaylardan ziyade partiyi ve lideri öne çıkaran bir sistemdir.

Öte yandan kemikleşmiş parti oylarını adayların olumsuz etkilemesi söz konusu değil.

Gösterildiği bölgede tanınmadığı gerekçesiyle eleştirilen adaylar önümüzdeki iki ay içinde yeterince tanınırlar ve itirazlar diner dolayısıyla partilerin oylarında bir eksilme yaşanmaz. Küskünlerin de partilerine pek zararı dokunmaz, kendileri zarar ederler!

Adaya bakarak oyların bir diğer partiye kayması istisnai bir durumdur. Bu istisnai durum da seçimlerin genel sonuçlarını etkileyecek oranda değildir.

***

Listelere duygusallıktan uzak bir şekilde objektif olarak bakacak olursak adayların seçim sonuçlarına pek de etkili olamayacağını söyleyebiliriz.

Bunları adayları küçümsediğim için değil sisteme vurgu yapmak için söylüyorum. Dar bölge sistemi olsaydı adaylar öne çıkacaktı. Mevcut sistem adayı değil partiyi öne çıkaran bir sistemdir.

Bu yüzden de siyaseti objektif olarak takip edenler pekala bilirler ki bu seçimin galibi de şimdiden bellidir.

İktidar partisinin ipi göğüsleyeceğini muhalefet partileri bile zımnen itiraf etmektedirler.

Ana muhalefet partisi iktidar olmayı değil yüzde 35 almayı hedefliyorsa, ikinci sıradaki muhalefet partisi iktidar partisinin işini kolaylaştıracak bir siyaset takip ediyorsa, üçüncü sıradaki muhalefet partisi barajla boğuşuyorsa geriye iktidar partisinden başkası kalıyor mu?

CHP’yi sağdan transfer edilmiş adaylar mı coşturacak dersiniz?!

Ya da MHP’yi 14 parti bir araya geldiği halde ancak yüzde 38 oy alabilen çatı adayı mı heyecanlandıracak?!

Hiçbirinin seçmen tabanında büyük bir kaymaya sebep olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Aksine CHP tabanı, sağdan transfer edilenler yüzünden bir rahatsızlık yaşayabilir. MHP tabanı da genel kurulda dindarları tasfiye ettiği, ulusalcılaştığı ve MHP’yi başarılı bir şekilde temsil eden Sinan Oğan gibi donanımlı, kabiliyetli ve kaliteli vekili liste dışında bıraktığı için olumsuz etkilenebilir.

***

Evet seçimin galibi belli.

Ancak seçim sonuçlarını etkileyecek en önemli faktör HDP faktörüdür.

Şöyle ki, eğer HDP barajı aşabilirse meclisteki dağılım üç aşağı beş yukarı mevcut dağılım gibi olacaktır.

Yok eğer barajı aşamazsa doğu ve güneydoğu vekillerinin tamamını AK Parti kazanmış olacaktır ki bu da AK Parti’nin yeni anayasa yapma gücüne sahip olması demektir.

Bu sebeple bence seçimin anahtar partisi HDP dolayısıyla Kürt seçmen olacaktır.

***

CHP’den AK Parti’ye oy kayması muhale (imkânsıza) yakın bir durumdur. MHP kendi dindar tabanını zaten ötelemiştir. MHP tabanından AK Parti’ye gelenler gelmiştir. Bundan sonra MHP tabanından gelecek fazlaca bir oy görünmüyor.

AK Parti icraatlarını anlatarak ve projelerini açıklayarak Türkiye genelindeki seçmenini muhafaza edebilir ama doğulu seçmen için daha farklı bir seçim çalışması yapması gerekir.

AK Parti kendi tabanındaki Kürt oylarıyla HDP tabanındaki Kürt oylar üzerinde çok hassas bir seçim çalışması yapmak durumundadır.

***

HDP bir Kürt partisi görüntüsünden kurtulup sol kanatta bir Türkiye partisi olma yolunda çaba sarf ediyor. Aday listesi de bu gerçeği teyit ediyor.

Oysa Kürt seçmenin ezici çoğunluğu muhafazakardır, dindardır. Sol onları temsil edemez!

HDP listelerinde göze çarpan iki İslamcı aday da vitrine konmuş sembolik isimlerdir, parti politikalarında etkili olmaları söz konusu değildir!

AK Parti HDP tabanındaki manevi değerlerine bağlı Kürt seçmeni kazanabilirse bence başarısına başarı katar.

Tersi olursa yani HDP, AK Parti tabanındaki Kürt oyları ikna ederse bu da HDP’yi baraja yaklaştırır.

Bu hassas dengeye dikkat!