Seçimlerin dýþ dünyada da yankýlarý oldu. Ancak bu yankýlar, Türkiye’deki basýna yansýdýðýndan biraz farklý.
Bir kaç örnek verelim. Avrupa’da sol ya da merkez sol olarak tanýmlanabilecek kesimler, AK Parti’den çok açýkça HDP ile ilgileniyorlar. Fransýz gazetesi Le Monde örneðin, Kürlerin Mecliste büyük bir güç olarak girdiðini manþetine taþýdý. Gören duyan sanýr ki HDP oylarýn % 30’unu aldý. Ancak, ilginç bir durumun da altýný çizmek gerek. HDP, barajý aþarak aslýnda Diyarbakýr surlarýný kýran parti oldu. Yani yerelden Merkez’e taþýndý. Bu konu yabancý basýndaki bazý köþe yazýlarýnda “ikilem” olarak deðerlendirildi. Yani HDP, yerel ve sadece Kürt partisi olarak kalsaydý daha mý iyi olurdu mealinde tartýþmalar yayýnlandý.
Yine genelleyerek söylemek gerekirse, AK Parti’yi neredeyse Boko Haram’la bir görmeye yatkýn muhafazakar-dindar Avrupa eðilimleri, konuyu AK Parti, daha doðrusu Sayýn Erdoðan üzerinden deðerlendirdiler.
‘Yabancý’ basýn
Avrupa saðý böyledir; lidere bakýp ülkeyi anladýðýný zanneder. Bu durum hem lideri anlamama hali yaratýr hem de toplumu. Avrupa saðýnýn seçimleri sadece Erdoðan’ýn baþarýsý ya da baþarýsýzlýðý üzerinden yargýlamasýna yol açan iki durum söz konusu. Bunlardan birisi, kimsenin Sayýn Erdoðan’ýn sahaya inmemesi halinde AK Parti’nin alacaðý oy oraný hakkýnda fikri olmamasýyla ilgili.
Diðer bir ifadeyle, oy kaybýnýn Erdoðan’ýn seçim aktörü olmasýyla iliþkilendirmek tamamen bir varsayým. Kimse, Erdoðan ortaya bir tavýr koymasaydý ne olurdu sorusunun yanýtýný bilmiyor; ama Avrupa sað basýný bildiðini iddia ediyor.
Diðer konu ise kara Avrupa’sýndaki muhafazakar sað eðilimleri etkileyen Ýngiliz merkez sað medyasýnýn gücüyle ilgili. Birleþik Krallýk’ýn, anlaþýldýðý kadarýyla tamamen Ortadoðu güç dengeleriyle ilgili olarak Türkiye ile bir sorunu bulunuyor. Ya Türkiye Ýngiliz siyasetine su taþýyan ama bu durumdan fazla avantaj elde edemeyen bir oyuncu olsun istiyor; ya da tamamen oyundan çýkmasýný. Nedeni ne olursa olsun, beklentileri açýsýndan AK Parti’nin zayýfladýðýný savunmak çýkarlarýna uygun görünüyor.
Birleþik Krallýk’ý referans olarak kullanan Avrupa saðý, ayrýca ABD’deki “yeni-muhafazakarlarýn” da desteðini almýþ gözüküyor.
Türkiye ‘raporu’
Meseleye sað duyuyla bakan ABD, Rusya ya da baþka yerlerdeki çevreler ise seçim sonuçlarýyla deðil, bu sonuçlardan çýkacak tabloyla ilgileniyorlar. Bu çerçevede aklý baþý yerinde basýn organlarýna taþýnmýþ yazýlardan anlaþýldýðýna göre istikrar saðlansýn da nasýl saðlanýrsa saðlansýn istiyorlar. Hatta bazý öyle yazýlar var ki AK Parti “radikalizm”in teminatý idi; umalým ki güçlü varlýklarý devam eder türünden cümleler taþýyor.
“Laiklik” ile kafayý kýrmýþ, her konuya bu çerçeveden bakan kesimleri bir yana býrakýrsak, dýþ dünya esas olarak hala beklentilerini AK Parti üzerine dizayn etmiþ gibi gözüküyor. Dolayýsýyla “dýþ dünya”nýn seçimi deðerlendiresi, tüm deðerlendirmeleri yansýtmýyor.
Bu çerçevede belki dikkate alýnmasý gereken esas yer Avrupa Parlamentosu olabilir.
2015 Türkiye Raporu’na bakýldýðýnda, “olumlu” ve “olumsuz” olarak hangi konularýn ele alýndýðýný görmek ve bunlara göre bir yandan önlem almak öte yandan da çalýþmak mümkün. Raporda Türkiye’yi rahatsýz eden hususlar olsa bile, seçim sonuçlarýnýn Türkiye’de yeni bir reform ve demokratikleþme için fýrsat olabileceðinin belirtilmesi önemli. Bu öngörü, Yeni Türkiye konusunda birlikte çalýþacak partilerin hareket noktasý olabilir.