Selahaddin E. Çakırgil
Selahaddin E. Çakırgil
Tüm Yazıları

‘Seçkin beyin’ Helmut Schmidt’in ardından

Eski Batı Almanya başbakanlarından ve siyasetten çok, siyasî düşünce hayatını derinden etkileyen Helmut Scmidt, 10  Kasım günü, 96 yaşında öldü. 

Berlin Belediye Başkanlığı’ndan (Bundes Kanzler’liğe), Federal Başbakanlık makamına yükselen Sosyal Demokrat Parti’ lideri Willy Brandt, en yakın danışmanlarının (eski) Doğu Almanya’nın istihbarat örgütünün adamı olduklarının ortaya çıkması üzerine, 1974’te istifa etmek zorunda kalınca, yerine Maliye Bakanı Helmut Schmidt gelmişti.

***

Helmut Schmidt Batı Almanya’yı 8 yıl yönetti. O dönemde ‘demir yumruk’ gibi sıfatlarla bile anıldı; özellikle ‘Baader-Meinhof ‘ ya da ‘RAF / Rote armee Fraktion’ denilen güçlü bir sol terör örgütüne karşı verdiği kararlı ve sert tutumu sebebiyle..

Onun döneminin de başarısız olduğu söylenemez. Çünkü, 2. Dünya Savaşı’ndaki ağır yenilgisinden sonra toparlanmaya başlayan Almanya zâten, teknolojisiyle dünyada aranan bir sürece girmişti. Schmidt bu süreci tökezletmemek başarısını göstermiş oldu.

***

Schmidt’in, milyonlarca insanımızın işçi olarak çalıştıkları Batı Almanya’nın Federal Başbakanı olması hasebiyle, bazı söz ve tavırları Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyordu.

Helmut Schmidt, General Kenan Evren’in 12 Eylûl 1980’deki askerî darbesinden sonra, 1981’de Türkiye’ye gelmiş ve 2.5 milyar alman markı kredi vermeyi kabul etmişti. 

Ama Schmidt’in İstanbul ziyareti sırasında söyledikleri ise skandal mahiyetindeydi.

Çünkü şehrin üstelik de en gözalıcı yerlerini gezdikten sonra bile ‘Nedir bu şehrin hali? Domuz ahırına benziyor!’ demek zorunda kalmıştı.

Schmidt’in bu sözlerin bir gerçeği yansıtıyordu ama İstanbul medyası bunun, ülkenin içişlerine müdahale olduğu şeklinde sert yayınlar yapmaktaydı. Bunun üzerine Schmidt bir basın toplantısı yapmış ve kendisine yönelik eleştirilere karşı çok kesin ve acı konuşmuştu:

‘Biz bu ülkeye bir çırpıda 2.5 milyar mark kredi veriyorsak, bu, demektir ki, biz bu ülkenin geleceğinde söz sahibiyiz!’

Bu had bildirici  acı sözler karşısında, kimsenin söyleyecek bir sözü kalmamıştı.

***

Helmut Schmidt, 1982 seçimlerinde yerini, kamuoyunun da pek beklemediği bir şekilde, Hıristiyan Demokrat Parti’den Helmut Kohl’e bırakmak zorunda kaldı.

Schmidt  aktif siyasetten ayrılmasına rağmen, ölümüne kadar stratejik yorumlarıyla ve TV karşısında bile, sigaralarını arka arkaya içmesiyle tanınan önemli bir figür olarak kaldı.

***

Helmut Schmidt, savaş yıllarında, tanrı inancını yitirdiğini söylemişti. Ona göre, Tanrı var idiyse, savaş esnâsında yaşanan korkunç ve acımasız zulümlere, izin vermemeliydi. Buna rağmen, özellikle son yıllarında, ‘Judo-Chrétien (Yahudi-Hristiyan) temeller üzerinde yükselen Avrupa kültür ve medeniyetinin, kilise gölgesinde yeşerdiğinin kabul edilmesi ve bu kültür ve medeniyet havzasında yer almak isteyenlerin de bu gerçeği gözardı etmemeleri gerektiği’ni hatırlatmaktaydı. Ki, bu sözlerin benzerini, eski siyasî rakibi olan Bundes Kanzler Helmut Kohl de 1992- Frankfurt Kitab Fuarı’nda söylemişti. Bu sözlerin hedefinin, halkı Müslüman olan Türkiye olduğu, o AB’ye alınırsa, bir yabancı unsur olarak kalacağı düşünülüyordu. 

***

Ama Schmidt’in, tipik bir ‘İslam karşıtı’ gibi algılanması da doğru olmaz herhalde.. Çünkü, o, Kilise’nin topluma İslam düşmanlığı pompaladığını ve ‘İbrahîmî dinler’  kategorisi içinde yer alan İslam’ın, yahudilik ve hıristiyanlık gibi kanunî imkanlara sahip olması gerektiğini söyleyebiliyordu. 

***

‘Tanrı inancını yitirmiş’ bir ‘ateist’ olduğunu söylemekle birlikte, hayatın sürekliliğine, ölümden sonra, bir çeşit re-enkarnasyonla, otlarda, çiçeklerde vs. devam edeceğine inandığını da söyleyen ve kendi dünyasında bir siyaset bilgesi kabul edilen Schmidt şimdi çiçek veya böcek halinde tekrar zuhûr edeceğini zannettiği bir başka âleme geçmiş bulunuyor.