Kürtçe üzerindeki baskýlar 1980’den bu yana ayrýlýkçý terörün en güçlü malzemesi oldu. 12 Eylül generalleri, Türk tarihinde hiç görülmedik bir þekilde Kürtlerin anadilini yasaklamaya kalkýnca terörün ekmeðine yað sürdüler.
Türkiye bu tarihi ve ölümcül hatadan dönmek istediyse de hep geç kaldý ve her adým beklentilerin çok altýnda kaldý. Bir seferde verilmesi gereken doðal haklar birkaç yýl arayla ve adeta iþkence yapar gibi verildi. Verilirken de bir ileri iki geri mantýðýyla hareket edildi. Örneðin bir ilde vatandaþýn çocuðuna Kürtçe isim vermesine müsaade edilirken, ayný günlerde bir baþka ilde Kürtçe isim koyma giriþimi yasadýþý sayýldý. Bir vali Kürtçe sloganý hoþ görürken, bir diðeri Kürtçe sloganý terör gösterisi saydý.
Kýsacasý bir çýrpýda verilmesi gereken temel haklar parça parça, Anadolu tabiriyle gýdým gýdým verildi. Sanki haklar iade edilmedi de, bir þeyler lütfedildi... Sonuçta devlet bu haklarý vermek zorunda kaldý ve geri kalanlarýný da yakýn zamanda vermek zorunda kalacak... Ancak bu hak iadeleri zamanýnda yapýlmadýðý için beklenen katkýyý saðlayamadý...
Teröre baðlanmamalý
Ýkinci olarak vatandaþýn haklarýný teröre baðlamak en önemli hata oldu. PKK terörü týrmandýkça devlet hatalarýna sýký sýkýya baðlandý. Eylemlerde azalma oldukça haklar serbest býrakýldý. Örneðin Öcalan yakalandýktan sonra, Cumhuriyet tarihinin belki de en milliyetçi hükümeti Kürtçe üzerindeki pek çok yasaðý kaldýrdý. Kürtçe kurslar ve diðer haklar bile verildi. Ayný þekilde AK Parti döneminde de temel haklara terörle mücadelenin bir parçasý gibi bakanlar oldu. Oysa bu mantýk temelden yanlýþtýr. Temel haklar pazarlýk konusu yapýlamaz, hiçbir þarta da baðlanamaz. Kürt sorununda asýl muhatap sokaktaki Kürt’tür ve aracýsýz olarak temel haklarý kendisine iade edilmelidir.
Bu baðlamda Baþbakan Erdoðan’ýn geçen hafta yapmýþ olduðu “Kürtçe seçmeli ders oluyor” açýklamasý da geç kalmýþ bir açýklamadýr. Doðrudur, týpký Kürtçe TRT’yi açarken olduðu gibi Kürtçe’yi seçmeli ders yaparken de Erdoðan devasa bir adým atmýþtýr. Bu karar tek kelimeyle devrim niteliðindedir. Belki Leyla Zana gibi Kürtçülerin bile dilini yumuþatmada bu kararýn etkisi olmuþtur. Ancak gerçek anlamda almamýz gereken yolu düþündüðümüzde birkaç saatlik seçmeli Kürtçe dersi hâlâ yetersiz ve küçük bir adým kalmaktadýr.
Kürtçe de bizim dilimiz
Öncelikle Kürtçe konusundaki ürkekliðimizi bir yana býrakalým. Dileyen istediði kadar Kürtçe ders alsýn. Türkçe öðrenimine zarar vermediði sürece Kürtçe eðitimde hiçbir sorun yok... Hatta derslerinin tamamýna yakýný Kürtçe olan özel okullar bile olmalý. Devlet Kürtçe’yi de Türkçe gibi bu ülkenin dili saymalý, korumalý ve kollamalý...
Kürtçe ile ilgili reformlar eðitim dýþýnda da bir an önce baþlamalý. Örneðin belli bölgelerde trafik tabelalarý iki dilli olmalý; bazý havaalanlarýnda, garlarda ve terminallerde anonslar Türkçe ve Ýngilizce’ye ek olarak Kürtçe de yapýlmalý, uyarý anonslarý, resmi broþürler vs. Kürtçe basýlmalý.
Mahkemelerde Kürtçe savunma hakký hâkimin deðil zanlýnýn tercihine býrakýlmalý, hiç kimseye “sen aslýnda Türkçe biliyorsun, o yüzden savunmaný Kürtçe yapamazsýn” denmemeli...
Belli bölgelerde hastanelerde Kürtçe tercüman bulundurulmalý, ihtiyaç halinde valilikler Kürtçe tercümanlar temin etmeli vs.
Yer isimleri talep halinde deðiþebilmeli. Kýsacasý Kürt vatandaþlarýmýz dili ve kimliðiyle görünür hale gelmeli.
Baþta Milli Kütüphane olmak üzere tüm kütüphanelerde Kürtçe yayýnlar bölümü olmalý, devlet Türkçe yayýnlar gibi, Kürtçe yayýnlara da destek vermeli...
Yapýlacaklar listesi uzun. Eðer Türkler ve Kürtler kardeþse kardeþlik hukuku bunlarý emrediyor.