Yapýlmýþ olan bir araþtýrma, Avrupa ülkelerinden bazýlarýndaki seçmen davranýþlarýný incelemiþ. Araþtýrmanýn ana sorusu, insanlarýn neye bakarak tercihte bulunduklarýný ortaya çýkarmak. Buradaki amaç, seçmen davranýþlarýný etkileyen koþullarý tespit etmek deðil. Yani ne olunca insanlar o partiye deðil de bu partiye oy kullanýrlar sorusuna yanýt aranmamýþ. Zaten bu türden bir sorunun yanýtýný arayan çok sayýda bilimsel çalýþma bulunuyor; bulunan yanýtlar da üç aþaðý beþ yukarý ayný.
Seçmenlerin o partiye deðil de bu partiye oy kullanma nedenlerinin baþýnda, Avrupa ülkelerinde, kesinlikle ekonomik nedenler geliyor. Sadece Katolik, Ýskoç, Sardunyalý ya da Yunan olmak üzerinden tercihler yapýlýyormuþ gibi görünse de, seçmenin sandýk baþýna gittiðinde, yarýn nasýl bir ülkeye uyanacaðý sorusuna bulduðu yanýta göre oy kullandýðý biliniyor. Gelirinin düþüp düþmeyeceði, iþsiz kalýp kalmayacaðý, “yaþam lüksleri”nden mahrum kalýp kalmayacaðý endiþesi, seçmen davranýþlarýnýn ilk itici gücü.
Ýkinci itici güç ise, elde ettiði geliri ya da daha fazla elde edeceði geliri nasýl bir ortamda tüketeceði ile ilgili.
Bu durumda Avrupalý seçmenin kazanç ve tüketim garantisi aradýðý, kýsacasý istikrarlý ve sürdürülebilir siyasi ve ekonomik bir ortam aradýðý söylenebilir.
Ýktidara bakmak
Bu bulguda þaþýrtan hiç bir durum yok, Türkiye’de de seçmen bu tür insiyaklarla oy kullanýyor. Sözünü ettiðimiz araþtýrma ise, seçmenin sürdürülebilir siyasi ve ekonomik istikrar olup olmayacaðý bilgisini nereye bakarak edindiðini konu ediyor.
Türkiye’de de olduðu gibi Avrupa ülkelerinde insanlar öncelikle iktidardaki partiye bakýyorlar. Dolayýsýyla ilk bulgu þu ki, seçimin sonucunu belirleyen esas aktör iktidar partisi. Onun baþarýlý bulunup bulunmamasý, baþka partilere oy verme-vermeme eðilimlerini belirliyor. Somutlaþtýralým. Türkiye’de seçimin kaderi HDP ile iliþkilendirilmiþ durumda; nedeni de Parlamentodaki sandalye oranýyla ilgili. Bu gerçeði bilen seçmen kararýný verirken durumun AK Parti üzerinde yaratacaðý sonucu hesaplayarak oy kullanacak gibi gözüküyor; özetle aslýnda tercihinin merkezine AK Parti’yi koymuþ oluyor.
Yapýlmýþ araþtýrma, insanlarýn iktidar partisinin yaptýklarý iyi mi, yoksa daha iyisini yapabilecek birileri var mý sorularýnýn yanýtlarýný bulabilmek için de nereye baktýklarýný ortaya koymuþ. Buna göre Ýngilizler, saygýn bilim insanlarýna, köþe yazarlarýna, kanaat önderlerine; Almanlar sadece sokaða, Fransýzlar ise siyasilere bakarak kararlarýný kesinleþtiriyormuþ.
Sokaða bakmak
Türkiye’de seçmenlerin hangisine öncelikli olarak baktýðýný ortaya koyan bir araþtýrmadan haberimiz olmadýðý için, bilimsel bir çýkarým yapmamýz zor. Ancak hislerimiz bizi yanýltmýyorsa, Türkiye’deki seçmen katiyen Ýngiliz seçmenine benzemiyor; okuduðu bir iki yazýya göre tercihini deðiþtirmiyor; deðiþtiren varsa da bunlarýn oraný seçim sonucunu etkilemiyor.
Türkiye’deki durum Fransa ile Almanya karmasý gibi. Sanki Türkiye’deki seçmen bir gözüyle sokaða, iþine, aþýna bakýyor; öteki gözüyle de siyasilere. Ýkisi arasýndaki makasý en fazla daraltma ihtimalini hangi partide görüyorsa, gidip ona oy veriyor. Bu durumda hangi parti sokaða en yakýn duran parti olarak görünüyorsa, seçimden o kazançlý çýkýyor.
Araþtýrmanýn sorusunu tekrar edelim. “Yapýlanlar, yapýlacaklarýn teminatýdýr” diye düþünen seçmenin bundan emin olmak için nereye baktýðý sorusu önemli. Türkiye’de tek turlu seçim olduðu için seçmenin ilk turu zihninde yaptýðýný ve gönlünün en fazla çektiðini zihninde belirlediðini tahmin etmek zor olmaz. Sandýða yansýyan ise, ikinci tur. Yani “benin en çok istediðim iktidara gelir ya da gelemez zaten” diyenlerin seçimi esas. Onlarýn nereye baktýðýný iyi tahlil etmek gerek.