Seçmen ‘þart koþun’ mu dedi, ‘uzlaþýn’ mý?

Ankara’da hükümet kurma trafiði hem zihinlerde, hem sahada hýzla sürüyor. 

AK Parti kanadýndan pozitif açýklamalar geliyor.

Muhalefet partilerinden ise ‘þartlar’...

AK Parti’de ‘açýklanmýþ’ tek þart var: PKK’nýn Türkiye’ye yönelik silah býrakmasý ve çözüm sürecinin devamý...

Öte tarafta üç muhalefet partisi, daha görüþmeler baþlamadan hem birbirlerine, hem de AK Parti’ye karþý ‘þartlar’ açýkladý.

Seçimden sonraki bir haftanýn sonunda tablo þu:

HDP ve MHP, birbirlerinin CHP ile koalisyonuna destek vermeyeceklerini açýkladý. Bu durumda CHP’nin koalisyon sayýsýna ulaþabileceði tek alternatifi AK Parti kalýyor.

Ona da CHP Genel Baþkaný Kemal Kýlýçdaroðlu dün 14 ‘þart’ koþtu.

AK Parti’nin sayýsal çoðunluðu MHP ve HDP ortaklýðýna imkan veriyor. Ancak MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Çözüm Süreci bitecek, 17/25 Aralýk yolsuzluk dosyalarý yeniden açýlacak” þartlarý ve Cumhurbaþkanlýðý’na yönelik tutumu en önemli sorunlar.

HDP Eþ Genel Baþkaný Selahattin Demirtaþ, “AKP ile koalisyon kurma ihtimalimizin olmadýðýný ifade etmiþtik. Hâlâ  o noktadayýz” sözleri yolun kapalý olduðunu gösteriyor. Ayrýca, Kandil’den gelen “Öcalan’ýn serbest býrakýlmasý” þartý, zaten sadece AK Parti ile deðil, CHP ile de koalisyonu imkansýz hale getiriyor. Bu ‘talimatý’ HDP’nin ‘farklý çevrelerden gelen’ yeni milletvekilleri deðiþtirebilecek mi, TBMM’deki yemin töreninden sonra gözlemleyebileceðiz.

Muhalefet liderleri, “Tek baþýna iktidar deðilsin, bize mahkumsun, þartlarýmýzý koyarýz” havasýnda.

Bir yandan da ‘iktidar sorumluluðu’nun yýpratýcýlýk tehlikesine karþý ‘muhalefet konforu’nu býrakmak istemiyorlar.

Ortaya konulan ‘þartlar’, seçmenin ‘uzlaþýn’ mesajýyla ne kadar uyumlu?

Henüz denkleme girmeyen iki önemli unsur bu sorunun cevabýný verecek:

8Seçmenleri üç partiye de ‘uzlaþýn ve bizi on yýllardýr uzak kaldýðýmýz iktidara ortak edin’ mesajý verdi. - Milletvekilleri, hem aylardýr hazýrlandýklarý ve kazandýklarý ‘milletvekilliði’ni 6 ayda býrakmak istemiyor; hem de seçmenlerine ‘neden tekrar geldiklerini’ izah etmek zorunda kalmak istemiyor.

Liderlerin ortaya koyduðu ‘þartlar’ TBMM’deki yemin töreninden sonra milletvekillerinin de ‘onayýndan’ geçmek zorunda.

Liderlerin parti yöneticilerini, milletvekillerini ve teþkilatlarýný ‘on yýllardýr uðraþýlan iktidar fýrsatýnýn neden deðerlendirilmediði’ konusunda ikna etmeleri gerekecek.

Ýkna edilemezlerse, ‘þartlarýn’ yumuþamasýný bekleyebiliriz.

Süreç kolay iþlemeyecek.

***

Bir hafta içinde partiler arasý görüþmelerin içinde olan veya bilgisi bulunan her partiden ‘akil’ isimlerle konuþuyorum.

‘Olmazlarý deðil olurlarý konuþmalýyýz’ diyorlar.

‘Olurlar’, partilerin seçmenleri, siyasi ve ulusal hedefleri konusundaki ortak noktalar.

Ýþbirliði yapýlabilecek alanlarýnýn öne çýkarýlmasý ‘en çok ortak nokta ve ortak hedefe sahip’ partileri yan yana getirebilir.

Her partinin önünde görünmez bir soru listesi var:

-Seçim öncesi dile getirdiðimiz hangi söylem ve vaatlerimiz var?

-Bunlardan hangi söylemi deðiþtirebilir, hangi vaadimizden geri adým atabiliriz?

-Hangilerini ‘uzlaþma’ adýna seçmene izah edebiliriz?

-Hangilerini izah edemeyiz ve dolayýsýyla ‘gerekirse yeniden seçim’ deriz?

-Seçmenimizin kabul etmeyeceði konularda koalisyon ortaðýmýzý nasýl ikna edebiliriz?

-Onlar kendi seçmenlerine durumu nasýl izah edebilir?

-Esneyebileceðimiz konularda ortaðýmýzý nereye kadar zorlayabiliriz?

-Ortaðýmýz bu konuda ne kadar esneyebilir, bunu seçmenine nasýl izah eder?

-Neleri geri planda býrakabiliriz?

-Bunlarý seçmenimize nasýl izah ederiz?

Bu sorular ‘asgari düzeyde empati’ gerektiriyor.

Ama bugün siyasi empatinin çok daha üstünde çok daha önemli bir ‘gereklilik’ var.

Suriye sýnýrýnýn ötesinde bir ‘ulusal sorun’ var ve giderek büyüyor.

Sadece DAEÞ’ýn (IÞÝD) deðil, PKK/PYD’nin de ‘etnik temizlik’le (The Times gazetesi, Ýnsan Haklarý Ýzleme Örgütü/HRW) kendine alan açma süreci hýzlanýyor.

Bu süreç Türkiye’deki siyasal geliþmelerden baðýmsýz deðil!

Türkiye hiç olmadýðý kadar ciddi bir tehdit altýnda.

Ve bu tehdit yýllardýr ‘koalisyon tartýþmasý’ ile vakit kaybeden bir Türkiye bekliyordu.