Þefkatle...

Sevgili arkadaþlar, Yalnýzlaþtýðýnýzýn, daha doðrusu bir kesimle aranýza derin mesafeler girerken, bir baþka kesimin yanýnda rol üstleniyor gözüktüðünüzün farkýnda mýsýnýz?

Tayyip Erdoðan’ýn nerede durduðunun, sizlerin nerede durduðunuzun farkýnda mýsýnýz?

Tayyip Erdoðan’ýn görünüþte “yolsuzluðu korumak”la, ama gerçekte ne ile suçlandýðýnýn, ona karþý mücadele edenlerin yolsuzluk görüntüsü altýnda gerçekte neyi amaçladýðýnýn farkýnda mýsýnýz?

Türkiye’yi dinleyin bir, bulunduðunuz konumu izah etmek için seferber olan gönüllüler ne kadar zorluk çekiyorlar, farkýnda mýsýnýz?

Dindar kesimle aranýza mesafe giriyor, baþka hiçbir kesimle de, söylem birliðine girmiþ olmanýza raðmen, buluþamýyorsunuz. Çünkü söylem birliði, size güven olarak dönmüyor. Sadece Tayyip Erdoðan’ý vurma hamlesinde buluþuyorsunuz.

Þu veya bu þekilde Camianýn içinde bulunan insanlarda bile derin kuþkular oluþuyor. Bunu yazarak “çözülme”nin artmasýný istiyor deðilim. Gerçekten bu süreçte Cemaatin derin yaralar almasýný istemiyorum. Bunu islami birikim adýna bir kayýp olarak görüyorum. Ama Camia adýna konuþanlarýn - yazanlarýn sergilediði görüntü, bizzat, Camia içinde sorgulamalara yol açýyor. BanaCamia’dan “tepki” mailleri geliyor, evet, ama þunu söyleyeyim, bir o kadar da, yine Camia içinden “yaralý duygu” mailleri akýyor. Ýþte bir “Mütevelli” maili:

“Haftalardýr uykularýmý kaçýrýp, tansiyon ilacýmýn dozunu arttýran þey ise, içinde bulunduðum hizmetin durduðu yer oldu. Biz her ay bir defa Uhuvvet Risalesi okurduk, risalelerin içinde hiç kin risalesine rastlamadým. Hizmetin durduðu yer ABD ya da Ýsrail Lokasyonuna hiç bu kadar yakýn olmamýþtý. Üzüntümü ve þaþkýnlýðýmý ifade edecek kelimeleri bulup yazmakta zorlanýyorum.” 

“Adýmý vermiyorum, sebebini anlayýþla karþýlarsýnýz umarým” diye bir cümleyi de sonuna eklemiþ mailin.

Ne diyelim þimdi bu yüreði yaralý

insana?

Bakýn þöyle, olan bitene:

Kendinizi zorla “yolsuzluk duyarlýlýðý”na inandýrmaya çalýþýyorsunuz, oysa olmuyor, ardýndan “fiþleme mazlumiyeti” devreye sokuluyor, ardýndan “tasfiye söylemi” devreye giriyor, ardýndan “Yargýnýn baðýmsýzlýðý”na sýðýnýlýyor, oysa bunlarýn tamamý varýp, “paralel yapý”ya monte oluyor, bu defa paralel yapý olmadýðýný ispat etmeye yöneliyorsunuz, bunu ispat gayreti, bu yapýya sahip çýkma görüntüsüne dönüþüyor ve orada da yalnýzlaþýyorsunuz.

Baksanýza, CHP ile yan yana düþüyorsunuz, Ýsrail’in ve Yahudi lobisinin Tayyip Erdoðan’a yönelik “One Minute” öfkesi ile yan yana düþüyorsunuz, Amerika’nýn, Ortadoðu politikalarý ile, AB’nin Erdoðan’a yönelik rezervleri ile yanyana düþüyorsunuz.

Tayyip Erdoðan’a vurduðunuzda, bunun acýsý taa Somali’de hissediliyor, farkýnda deðil misiniz? Farkýnda deðil misiniz, Tayyip Erdoðan’ýn bünyesinde açýlacak yaranýn, taaa Balkanlar’da kanayacaðýnýn?

Tayyip Erdoðan’a soruyorlar:

- 11 yýldan bu yana bunlarýn devlet içinde paralel yapýlanmasý da sizin korumanýzla gerçekleþmedi mi?

Ne garip, Tayyip Erdoðan, “ne istediler de vermedik?” diyerek, size ve tüm sistem maðdurlarýna alan açmasýnýn da hesabýný veriyor? Siz bir vuruyorsunuz, baþkalarý size vururken yine ona vuruyor.

“Tayyip Erdoðan’ýn etrafýný Ýrancýlar sarmýþ, Baþbakan’ýn beynini ele geçirmiþ, onu Ýran’ýn çýkarlarý istikametinde kullanýyorlarmýþ!” Böyle makaleler döþeniyorsunuz, böyle bir propaganda dalgasý iþletiyorsunuz.

Bakýyorsunuz, bir baþka sözümona dini - siyasi cemaatin baþýndaki adam da, Tayyip Erdoðan’a, Ýrancýlýk adýna vuruyor. Ne garip, Tayyip Erdoðan Suriye’de ayný zamanda Ýran’la boðuþuyor, ama Camia medyasý, toplum psikolojisindeki “Ýran hassasiyeti”ni, Baþbakan’ý vurmak için kullanmaktan kaçýnmýyor. Ama mesela Amerika’nýn, Suriye’deki cinayetlere göz yumma tavrýna yönelik en küçük bir eleþtiri gelmiyor.

Bekir Berat Özipek’in, pazar günü Hilal Kaplan’ýn sütununa aldýðý yazýsýný bir kere daha okuyun, derim. O da “derin þefkatle” yazýlmýþ bir yazý. Bakýn sadece þu paragrafý alayým yazýmýn sonuna:

Þimdiden sonra Gülen Cemaati için en az kötü olan, bu savaþý Erdoðan’a karþý kaybetmektir. Çünkü ona karþý kaybederlerse, en fazla bürokrasiden tasfiye edilirler. Ama ola ki Erdoðan’ý yýkmayý baþarýrlarsa, yeni gelenlerin döneminde evlerine gerçek anlamda ateþ düþer. Tam da Fethullah Hoca’nýn bedduasýndaki gibi. Ve o saatten sonra yazýlacak ‘Erdoðan’ýn ruhundan istimdat’ þiirleri, ‘keþke olmasaydý’ belgeselleri için malzeme olmaktan öte bir iþe yaramaz.”

Farkýnda mýsýnýz sevgili arkadaþlar?