Şehidimizin yanından yazıyorum

Tokat’ın eski adıyla Eyrep, yeni adıyla Uğrak Köyü, şehidimiz Adem Akın’ı cennete yolculamak üzere koşanlarla doldu taştı. Uğrak, Çerkeslerle Selanik Muhacirlerinin birlikte yaşam sürdüğü mütevazi bir köy. Köyün girişindeki camiisi, yaslandığı karlı dağları, bin bir meşakkatle yaşayan misafirperver halkı ile tipik bir Türk köyü Uğrak...

Tokat milletvekilimiz Özlem Zengin’e eşlik ederek yağmur altında cenaze namazını kılmak, tekbirlere, selavatlara karışmak bizim de nasibimizmiş. Evet nasip! Hakikaten nasip diyebilirim ancak! Bir Umre havasında şehidine koşuyordu herkes. Hava karlı, hava yağmurlu, yollar çamurlu ama kimsenin umrunda değil... Binlerce insan kopup gelmişti işte şehidine... Bir ara gençler tarafından açılan devasa alsancağın altına girdim. Tekbirlerle birlikte sanki havaya doğru yükseliyordu kalplerimiz. Sonra dökülen binlerce gözyaşına karışan, binlerce selavatı şerifeler... Sanki mahşer yerinde gibiydik. Binlerce insan, şehitten hasıl olacak manevi bereketten, ruhani hediyeden, şehadet nurundan sebeplenmeye koşup gelmiş gibiydi... Yıldızlar gibiydiler, sanki Güneş’leri etrafında yörünge tutan yıldızlar gibiydiler...

Al sancak köyün girişindeki camiinin şerefelerinden aşağı salınmıştı. O kadar vakurdular ki hem şehit yakınları, hem bayrağımız. O anda; ‘’bu milletin varoluşsal hikayesi, bu bayrakla ve bu şehitlerle başlıyor ve ila nihaye buradan sürecek’’ dedim, bayrak o anda bir anne eli gibi hüzünlü ama şefkatli şekilde sırtımızı sıvazlıyordu.

Ah... Köyün en tepesinde, en uç köşesindeki kagir şehit evine girdik. O anda, gözlerimiz ağlamaktan, bayrak asılı evlere dönmüştü. Kadınlar Yasinlerle, Tebarekelerle, dalgalar halinde dualar okuyan, hatimler indiren bir denize benziyordu. Daldık o denize. Bizi biz eyleyen, bizi millet eyleyen o gariplikler denizine... Yoksulluklar içinden, en büyük zenginlik olan şehadete koşanların seçilmişliğine hayret ederek, girdik o gariplikler ve yücelikler denizine... Şehit Adem Akın’ın ve ablalarının arasına girdik. ‘’Bir hilal uğruna Ya Rab ne güneşler batıyor’’ mısraını okuyarak.

Özlem Zengin; ‘’Şehidimiz kadar cenazeye iştirak edenlerin hali de bize çok tesir etti. Dağdan taştan, ıraktan koparak gelen insanlar, o sükunet ve sabır içindeki kardeşlerimiz, bizim milletimizin asil ruhunu ortaya koyuyorlar’’ dedi. ‘’Bütün çileleri çekenler de, derdimizden anlayanlar da yine onlar; Anadolu’nun sessiz, feragat ve feraset dolu insanları. Bakın, herhangi bir organizasyon olmadan koşup geldiler şu şehit namazına, üç bin kişisinin üzerinde bir kalabalık var Uğrak Köyü’müzde bugün. Şehit olan da mahzun, cenazeye koşup gelenler de mahzun. Ama aynı zamanda vakar ve şeref de insanımızda. Anadolu insanının gönlüne yaslanmışız’’ dedi...