Şehir insanı terbiye de eder ahlaksızlaştırır da!

"Bizim medeniyetimizde şehir, insanın yaratıcısına yönelişin simgesidir.”

Medeniyet kavramının, insanların bir arada yaşadıkları şehirleri ve o şehirleri anlamlı kılan yapıları da ifade eden, geniş bir anlam dünyası vardır.

Gerçekten de insan, doğanın çehresini değiştirebilecek müdahaleler yapma bilgisine ve iradesine sahip âlemdeki tek varlıktır.

Şayet bu müdahale güzele, iyiye, hayırlıya ulaşma yönünde olursa, insan,Allah’ın yeryüzündeki halifeliği vasfına uygun davranmış olur. Aksi yönde hareket ederse, bu Allah’la ‘haşa’ yarışma yolunu açar ki, o yolun sonu hem insanın hüsranıdır, hem de dünyanın mahvıdır.”

***

Batı medeniyeti, büyük ölçüde, işte bu ikinci yolda ilerlediği için, sahip olduğu devasa üretim ve inşa kapasitesine rağmen, insanların mutluluğuna aynı oranda katkıda bulunamıyor. Hâlbuki bizim medeniyetimizdeşehir, daha doğrusu binalar, sokaklar, mahalleler, insanın yaratıcısına yönelişinin simgeleridir, öyle olmak zorundadır.

Hatta şehri, ‘cennet tasavvurunun bir parçası’ görenler dahi mevcuttur.

İbn-i Haldun’agöre, şehirlerin bir ruhu vardır ve insanlar zamanla yaşadıkları şehrin ruhuyla özdeş hâle gelir.”

***

 “Bizim için şehir, hem vatandır, hem de Rabbimize yönelişimizin tezahürüdür.

Tarihimizde, şehir-insan ilişkisini, vatan sevgimizi ve Rabbimize olan yönelişimizi de kapsayacak şekilde kurmaya çalıştığımıza dair sayısız örnek bulunuyor.

Ecdadımızın, Orta Asya’dan Pakistan ve Hindistan’a, Selçuklu coğrafyasından Osmanlı’nın 3 kıtaya yayılan görkemli mirasına kadar çok geniş bir müktesebata sahibiz.”

***

“Düzenli ama karakteri olmayan şehirleşme, bizim idealimiz, modelimiz asla olamaz. Maalesef, yine 1940’lardan itibaren, çarpık yapılaşmanın diğer adıyla gecekondulaşmanın yanında, aynı kötü, kişiliksiz, çirkin projenin yüzlerce, binlerce uygulaması olan apartmanlar, siteler ortaya çıkmıştır.

İmkânların kısıtlı olduğu, insanların sadece başlarını sokacak bir ev hayaliyle yöneldiği bu yapılaşma tarzı artık son bulmalıdır.”

***

İnsan topraktan uzak değil toprağa yakın olarak yaşamalıdır.

BugününTürkiye’si böyle bir çirkinliği, böyle bir nobranlığı asla hak etmiyor. ‘Dikey’ mimarinin altında yatan gerçek nedir? Az topraktan çok büyük para kazanmak. Yapılan iş budur.”

“Öte yandan şehirlerimiz, kentsel dönüşüm projeleriyle, gecekondu tarzı yapıların istilalarından kurtarılırken, şahsiyetsiz mimari ekollerin pençesine de itilmemelidir.

Kendi şehir kültürümüzüihya edecek bir atılımı, hep birlikte hayata geçirmeliyiz.

Sadece rant, sadece kar, sadece kazanç odaklı bir anlayışla, böyle bir şehir inşası gerçekleştiremeyiz.

İnsanlara huzur değil gerginlik veren bir şehir, sorunlu bir şehirdir.”

***

“Bizim kültürümüzün şehirlerinde zenginle fakir, ümmiyle âlim, zahitle serkeş, patronla işçi aynı mahallede, yan yana evlerde, bir ses işitimi mesafede oturabilmektedir.

Bu birliktelik, herkesin diğerinin hâlini görmesine, gerektiğinde yardım elini uzatmasına, gerektiğinde yarasını sarmasına imkân tanımaktadır.

Bu dokuyu öldüren, bireyselleşmeyi teşvik eden yapılaşmalar, medeniyetimizin şehir kavramındaki dünya cennetini cehenneme çevirir.”

“Merhum Turgut Cansever der ki: ‘Şehir insanı terbiye ettiği gibi, kötü şehir de insanı ahlaksızlaştırır.’ (http://www.tccb.gov.tr/haberler/410/70852/)

Cuma günü başlayan Şehircilik Şûrası’nın açılış konuşmasından iktibas edilmiştir!