Þehir kuran kadýn: Hz. Hacer 

Safa ile Merve, Allah’ýn alametlerinden, niþanelerinden, iþaretlerindendir... 

Yüce Kur’anýmýz böyle buyurmuþ. Bu iki güzel tepenin arasýnda dokunmuþ bir annelik þiiridir Hz. Hacer’in asýrlara ibretlik hayatý. O, büyük, uzun ve sabýrlý koþusuyla tarihe geçmiþ bir kadýndýr. 

Allah’ýn kitaplarýndaki kýssalarýn geçtiði mukaddes coðrafya; Harran civarýndan baþlayýp güneyde Dýmeþk eyaleti’nde Busra ve Golan Tepelerinden aþarak Akdeniz’e yaslanan, Filistin’i, Kudüs’ü takiben, Gazze üzerinden Sina Çölü’nü de geçerek, Nil Havzasýnda dolanan bir ‘’Ya’’ harfine benzer. Bu mukaddes coðrafyayý Mekke’i Mükerrem’eye baðlayan nurani disk Hz. Hacer annemizin kucaðýnda ulaþmýþtýr Safa ile Merve arasýna... 

Hz. Hacer, Kudüs’ü Þerif’i... Mekke’i Mükerreme’ye baðlayan kadýndýr...  

Þehirlerin de insanlar gibi kaderi vardýr... 

“Þehirlerin annesi” diyor Mekke için Kuraný Kerim. Kutsal Kitab’ýn, bir þehri anlatmaya “anne”den baþlamasýný, nasýl karþýlýyor acaba günümüz insaný. Uzman, entelektüel, analitik bakýþ sahipleri için ne kadar da naif, ne kadar da duygusal bir ifade deðil mi... Ama Allah Teala bizim kariyer ölçütlerimizle bakmýyor iþlerine. Ýstatistiklere, medeniyet tasavvurlarýna, kavramsallaþtýrmalara, tasniflere göre deðerlendirmiyor olaylarý. Onun hilkat sanatýnda rahmet ve aþkla tenezzül var. Tenezzül etmiþ de yaratmýþ alemleri. Yerlere göklere sýðmýyor da tenezzülen yarattýðý kulunun kalbine girip kuruluyor. Rahmet ve aþkla dönmeye baþlayýnca O’nun hilkat sanatý... Olanlar oluyor. 

Allah Resulüne dünyadan üç þey sevdirilmiþ, kadýnlar, güzel koku ve gözünün nuru namaz. Ýbni Arabi’nin ifadesiyle kadýnlardan hilkatin güzel kokusu yükseliyor, onlar hilkatin sýrlarýný taþýyor. Derken Allah’ýn Evi’nin bulunduðu þehri, bir kadýnýn “sa’y”i yani gayreti, cehdi, çabasý, yöneliþi kuruyor... O kadýn Hz. Hacer. “Su’yu arayan kadýn”. “Zemzem’in annesi” o... Esmer tenli, baþýndan soykýrýmdan köleliðe kadar çok zorlu tecrübeler geçmiþ, Afrika’dan Filistin’e, oradan da Mekke’ye uzun ve birbirine eklenmiþ hicretlerin içinden geliyor Mekke’ye. O kadýn Hz. Ýbrahim’in eþi ve Hz. Ýsmail’in annesi. Sevgili Peygamberimizin de (s) büyük ninesi. Biz binlerce yýldan sonra, Hz. Hacer’in koþtuðu yerde koþup, onun sakinleþtiði yerde yavaþlýyoruz, hangi vadiden geçmiþse onun ayak izlerini sürüklüyoruz. Hacc’ýn ana rükünlerinden Sa’y... Hz. Hacer olunmadan hacý olunmuyor anlayacaðýnýz...

Zemzem, týpký Hz. Hacer gibi görünmeyen bir deniz... Asýrlardýr çölün derinlerinden fýþkýrýyor, bitimsiz bir serinlik. Üzerinde ziraat yapýlmayan, sert iklimi, sert coðrafik koþullarýyla granitten bu vadiyi, dünyanýn en büyük ticaret kavþaðý haline taþýyor Zemzem... Ýpek, Baharat ve Altýn yolu, Mekke’de birleþiyor. Hz. Ýbrahim’le Hz. Ýsmail’in baba-oðul imar ettikleri “Eski Ev”, insanlara, geldikleri ve bir gün geri dönecekleri cenneti hatýrlatýyor. Kabe, iskan olduðu kadar, imkan da, hafýza ve bilincin imkaný, mekaný. Yerle göðü birleþtiren ana eksen. 

Mekke’nin anahtarlarý, Hz. Hacer annemizin belinde durur... O, þehir kuran bir kadýndýr. 

Hz. Hacer, “zamaný ve coðrafyayý kuran annelerimizdendir...” 

O, sadakati, sebatý, umudu hiç yitirmeyiþi ve merhametiyle, Sevgili Peygamber Efendimizin büyükannesi oluþuyla... Bizim yol haritamýzý çizen güzel örneðimizdir...