Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn "Son iki asýrda sadece siyasi ve askeri üstünlüðümüzü deðil ayný zamanda medeniyetimizin kainat tasavvurunu kültürümüzün mayasýný, þehirlerimizin maalesef ruhunu da kaybettik. Batý medeniyetinin insan fýtratý yerine bireysel hýrsý esas alan estetikten uzak anlayýþý ülkemizi iþgal ettiðini görüyoruz" tespiti, icranýn baþý olmasý hasebiyle, fevkalade önemlidir.
Yerel seçimler öncesi verilen bu ‘Þehirlerimizin ruhunu kaybettik’ mesajýný hem bir öz eleþtiri hem de yeni döneme ýþýk tutan bir tespit olarak deðerlendirebiliriz.
***
Þehirler kurucu unsurlarýn hayata bakýþýnýn ve medeniyet anlayýþýnýn tezahürüdür.
Bir þehrin kimliðini ve ruhunu yapýlaþmasýna bakarak tanýmak mümkündür.
Batý þehirlerinin tarihi semtlerinde gezindiðinizde bir kimlikle karþýlaþýrsýnýz. Doðu þehirlerinde de öyle.
Paris, Londra, Berlin, Viyana, Roma ve diðerleri size bir þeyler söyler, anlarsýnýz.
Ayný þekilde Ýstanbul, Þam, Baðdat, Kudüs, Beyrut, San’a ve benzerleri de bir þeyler söyler, anlarsýnýz.
Özellikle tarihi semtler sizinle yüksek sesle konuþur gibi kendini tanýtýr.
Seversiniz ya da sýkýlýrsýnýz.
***
Bazý þehirler de vardýr ki birkaç medeniyete beþiklik etmiþtir. Ýstanbul gibi Kudüs gibi.
Oralarda Müslümaný da Yahudi’si de Hristiyan’ý da kendine ait bir þeyler bulur.
Bulduklarýnýn hemen hepsi modern çaða ait deðil tarihe ait eserler ve kalýntýlardýr.
Dolayýsýyla modernitenin hakim olduðu þehirler ve semtler -genellikle- ruhsuzdur desek abartmýþ olmayýz.
Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn iþaret ettiði gibi þehirlerimizi ‘insan fýtratý yerine bireysel hýrsý esas alan estetikten uzak bir anlayýþýn’ iþgal ettiðini görüyoruz.
Mesela Kudüs’ün sur içine girdiðinizde kendinizi bambaþka bir aleme girmiþ hissedersiniz. Þehrin ruhu sizi teslim alýr. Sur dýþýna çýktýðýnýzda modernitenin çirkin yüzüyle karþý karþýya gelirsiniz.
Sur içine o ruhu veren oradaki tarihi dokudur.
Mekke ve Medine’yi saymýyorum. Zira Kabe ve Ravza dýþýnda bu þehirlerin ruhu katledilmiþ ve modernitenin esiri haline getirilmiþtir.
***
Kendi þehirlerimize bakacak olursak, çok çeþitli ve çok zengin bir hazineye sahip olmamýza raðmen üzüntümüzün sevincimize galebe çalacak boyutta olduðunu, modernitenin þehirlerimizin ruhunu katlettiðini söyleyebiliriz.
Ruhu olan þehirlerimizden Ýstanbul, Bursa, Kastamonu, Sivas, Tokat, Erzurum, Mardin, Þanlýurfa, Kahraman Maraþ, Gaziantep ve emsali þehirlerimizin tarihi semtlerinde o þehrin ruhunu hissederken modernitenin esiri semtlerinde beton yýðýnlarýnýn iticiliðiyle karþýlaþýrsýnýz.
***
Dünya þehri Ýstanbul’u ele alacak olursak, þehre ruh kazandýran eserlerin çoðu maalesef beton binalarýn gölgesinde kalmýþtýr.
Bana göre Ýstanbul’un ruhunu sur içi (Fatih), Üsküdar ve Eyüp Sultan yansýtýyor.
Üsküdar ve Eyüp Sultan’da þehre ruhunu veren eserleri ihya ve gün yüzüne çýkarma faaliyetleri hissedilirken Fatih’te ayný oranda bir ihya faaliyeti maalesef hissedilmiyor.
Oysa asýl Ýstanbul sur içidir. Fakat sur içine ruh katan tarihi eserler maalesef beton binalarýnýn gölgesinde kalmýþ, adeta kaybolmuþtur.
***
Sur içini tarihi kimliðine kavuþturmak için bütün yüksek beton binalarýn yýkýlmasý yerine tarihteki gibi en fazla iki katlý otantik binalarýn yapýlmasý ve tarihi eserlerin görünür hale getirilmesi gerekir diye düþünüyorum.
Týpký Kudüs’te sur içine girdiðinizde baþka bir aleme girdiðinizi hissettiðiniz gibi Ýstanbul suriçi de o kimliðe kavuþmalý.
Fatih’teki tarihi gölgeleyen o mendebur binalarýn bu dünya þehrinin canýna okuduðunu düþünüyorum.