Şehit Çerkes Hasan Bey’den Şehit Astsubay Ömer Halisdemir’e...

Bu “kelleyi alırsan vücut yaşayamaz” lafını, FETÖ’nün ağababası Hüseyin Avni Paşa, Sultan Abdülaziz’i öldürmek amacıyla bir araya gelen katilleri yüreklendirmek için söyler.  Vücut yaşayamaz da ya millet ya milletin kurduğu devlet? Onları yıkmaya Allah’tan  başka kimin gücü yeter?! 

Bu gün hala Sultan Abdülaziz’in  bir tırnak çakısıyla intihar ettiğini söyleyenler, İkinci Abdülhamid Mithat Paşa çekişmesi olmasa, hatta olay kimilerince bir meşrutiyet-mutlakiyet sorununa dönüştürülmese ağızlarını bile açamazlardı. İntihar söylentisi doğru bile olsa Sultan Abdülaziz’in katili gene Hüseyin Avni Paşadır “çünkü intiharına neden olmuştur.” (Yazar, devlet adamı Mahmud Kemal İnal)

Midhat Paşa suçlu mudur? Bu cinayetin işlenmesindeki payı nedir? Eldeki belgelere göre Midhat Paşa’nın cinayeten haberi yoktur ve cinayeti düzenleyenler arasında değildir. O sadece Sultan Aziz’i tahttan  indirmek ve cinayetten sonra olayı örtbas etmekle suçludur. Peki Midhat Paşa Sultan’ın öldürüldüğünü öğrendikten sonra ne yapabilirdi? Hiç bir şey! Sadece susabilirdi; o da öyle yaptı zaten. Aslında hiçbir şey yapamayacağına göre hükümeten istifa etmesi gerekirdi ama bir ömür boyu sadrazam olabilmek hayaliyle yanıp tutuşan  birinin böylesi erdemli bir davranışta bulunması beklenebilir mi? Elbete hayır. Bütün  güç Fetullah Gülen’in ağababası Hüseyin Avni’nin elinde olduğundan Midhat Paşa kılını bile kıpırdatamazdı; kıpırdatsa kelle elden giderdi o saat. Bunu yapabilecek güçte son sadrazam Ali Paşaydı ve 5 yıl önce ölmüştü!

Sadrazam Mütercim Rüşdü Paşa’nın elinde de hiç bir güç yoktu. Sözde sadrazamdı; cinayetten haberi olmamıştı. O da Midhat Paşa gibi asıl katilin kim olduğunu haberi duyduğu an kestirmişti. Hüseyin  Avni Paşa’nın arkasında ordu vardı. Orduya rağmen adamı kime nasıl tutuklatacaksınız? 

Ha eğer sizi millet seçmiş o makama oturtmuşsa o zaman güçün en büyüğüne sahip olursunuz: milletin sevgisine ve desteği sizindir ki, böylesi bir selin önünde ne ordu durabilir ne de bir başka güç. Nitekim 15 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu güce dayanarak ve milleti sokağa davet ederek Hüseyin Avni çömezi FETÖ’yü alaşağı edebilmiştir. Yoksa arkasında bunca general, subay asker varken ve de devletin kılcal damarlarına sızmışken, ABD’sinden AB’sine niceleriyle kol kola girmişken FETÖ/CIA’yı durdurmak mümkün olabilir miydi? Özetle darbeyi bir millet ve bir adam kolkola girerek püskürtmüştür. 

Aslında Abdülaziz Han cinayetinin hesabını soracak adamlar vardır. Çerkes Hasan Bey silahını çekip Hüseyin Avni’yle Hariciye Nazırı Rüşdü Paşayı öldürdü ve Sultan’ın öcünü aldı. Çerkes Hasan Bey’le, 15 Temmuz hainliği sırasında darbeci general Semih Terrzi’yi vuran yiğit Astsubay Ömer Halisdemir, devletin kaltabanları  eline düşmesine dayanamadıklarından silaha davranmışlardır. Dahası Çerkes Hasan Bey Abdülaziz Hanın kayınbiraderidir; padişah ablası Neşerek Hanımla evlidir. O da 11 Haziran 1876’da vefat eder yani Padişahın öldürülmesinden hemen  sonra. Çerkes Hasan Bey 15 Haziran  1876’da Midhat Paşa’nın konağında toplanan hükümeti basar, Hüseyin  Avni ve  Mehmet Rüşdü Paşaları öldürür, Midhat Paşa’yla Ahmet Paşa’yı konağın içinde kovalar ama vuramaz. Teslim  olur ve idam edilir. Astsubay Ömer Hasdemir’se darbeci FETÖ’nün çanak yalayıcısı generali vurduktan sonra açılan ateşle şehit düşer.

Yıldız Mahklemesi daha sonra darbecileri yargılar. Midhat Paşa Osmanlı’nın düzenini altüst etmiştir. Darbenin Hüseyin Avni’den sonraki ikinci adamıdır. O olmasa belki Hüseyin Avni, kaç yıldır tasarlayıp da bir türlü sahneye koyamadığı darbeyi gerçekleştiremezdi. Bu darbe bir soysuzluk bir ahlaksızlık örneğiydi. Belli başlı hiçbir neden olmadan bir padişah tahttan indirilmiş, öldürülmüş, saraylar yağmalanmıştı. (Bir Darbenin Anatomisi-Yılmaz Öztuna—Babıali Kültür Yayıncılığı 13. Baskı 2011)

Dış Polkitikada deha olan, bütün dış tezgahları çok iyi çözen Abdülhamid Han, Midhat Paşa’nın İngiltere’yle ilişkilerini en ince ayrıntısına değin biliyordu. Dahası Midhat Paşa darbeden yıllar sonra bile arkasını İngiltere’ye dayamıştı. İngilteye’yle padişahı, dolayısıyla da Türk devletini tehdit ediyordu. Bu işi bir kez yapmış, onarılmaz facialara neden olmuştu. Abdülhamid Hen bunu tekrarlatmamak amacındaydı ve onun için Midhat Paşa’yı Abdülaziz Han’ın katillerinden biri olarak yargılattı...

Darbe bir ya da bir kaç kişinin çıkarları için yapılır bu ülkede. Cumhuriyet döneminde de böyledir bu, Osmanlı’da da. Devlet, halk, millet laflarıyla asıl amaçlarını gizler darbeci ama kısa sürede foyası meydana çıkar. Ve millet darbecilerin ardından onlara, hiç bir zaman rahmet dilememiştir. İşte 27 Mayıs’ı yapıp merhum Adnan Menderes’i asanlar, işte Kenan Evren ve işte Fetulah Gülen. Yaptıkları yanlarına kar kalmadığı gibi dünya durdukça Türk milleti onları lanetleyecektir!