Þehit Yasin’in kaðýttan bir flütü yoktu

‘Kaðýttan Flüt’ baþlýðýnda etkileyici bir yazý kaleme almýþ Ahmet Altan. Eskiden beri okuyucusuyumdur, iyi edebiyatçýdýr ama iyi gazetecilik yapamadý. Bunun bir örneðini de hapishaneden çýkar çýkmaz yazdýðý köþe yazýsýnda sergiledi. Yattýðý koðuþta oðluyla akran bir Selman yatarmýþ. Suçsuzmuþ, masummuþ, kimsesizmiþ, görüþe gelen bir kiþisi bile yokmuþ dünyada. Sonra kaðýtlarý birbirine sararak bir flüt yapmýþ ve o çaldýðýnda bütün koðuþlar onu alkýþlarmýþ... (Þayet masumsa, dilerim ki bir an evvel serbest kalýr. Ama melodramlar eþliðinde darbe yargýlamasýnýn itibarýný zedelemek hiç doðru deðil) 

***

Yasin Naci Aðaroðlu da benim oðlumla akrandý. Türkiye derecesiyle girdiði Ankara Hukuk Fakültesi’nde not yükseltmek için gireceði son sýnavý için gelmiþti Antalya’dan. Yazdý, hava sýcaktý, yurdun pencerelerini açmýþlardý. Ama birden silah sesleri, bombardýmanlar baþlayýnca neye uðradýklarýný þaþýrmýþtý gençler. 15 Temmuz 2016 akþamý, darbeci helikopterlerden açýlan kurþun yaðmuruna tutulanlar arasýnda Yasin de vardý. Yurdun bahçesindeydi alnýndan vurulduðunda. Az evvel ablasýyla mesajlaþmýþlardý. Dua et demiþti ablasýna. Ortalýk kan gölüydü. Yasin vurulmuþtu. Bütün sevdiði kitaplar da onunla birlikte vurulmuþtu. Devletler Hukuku, Ceza Usul, Medeni Hukuk, Kamu Yönetimi, yani hayatýnýn son kitaplarý, yani hepsi son masasýnda, yani tam ortadan açýlmýþ halde öylece kala kaldýlar. Þimdi o kan gölünde hepsi de kaðýttan birer kayýktý... 

Þehadetinden bir müddet sonra, Yasin’in annesini aramýþtým. Hem de bitimsiz “Allahým ne olur aðlamamayým” dualarýyla. Evladý ölmüþ, öldürülmüþ, þehit edilmiþ bir anneyle konuþmak, demirden bir gülleyi omuzlamaya benziyordu. Oysa telefonda konuþtuðum annesi Zehra Haným, “Yasin bütün derslerinden pekiyi ile geçti, hep akademisyen olmak istiyordu, þimdi þehitler sýnýfýna aldý Allah Teala onu” demiþti. Sabýr, teselli, teslimiyet, direnç ve þuur madeniydi adeta annesi de babasý da...    

15 Temmuz’un akabinde, yazar arkadaþlarýmýzla ne yapabilirizi konuþmuþtuk. Kalemimizden baþka bir þeyimiz yoktu. Her yazar bir þehidi alýp yazdý. Oðlumla akrandý Yasin ve meslektaþýmdý. Ben onu seçmiþtim, Yasin’i ben yazayým demiþtim. 

Ahmet Altan’ýn kaleme aldýðý kaðýttan flüt çalan genç adam, þayet suçsuzluðunu ispat ederse, dýþarý çýkacak... Ama Yasin bir daha geri gelmeyecek.  

Ne garip; çocuklar, çiçeklerden daha hýzlý büyüyor. Zaman su gibi akýyor, yeryüzündeki tüm boþluklar yavaþ yavaþ kapanýyor. Yasin’in akranlarý avukat oldu. Kimisinin sözü kesildi, kimisi niþanlý. Bir tek þehitler yaþlanmýyor. Yasin hep 22. 

***

Muhakemesi süren kiþilerin hakkýnda henüz kesinleþmiþ bir hüküm yoksa, suçlarý sabit deðildir. Biliyorum. Ahmet Altan beyin yazdýðý yazý Observer’da yayýnlanmýþ. Hapiste kaðýttan flüt çalan adamý, tüm Observer okuyucularý artýk tanýyor, hatta muhtemelen acýyor, seviyor, üzülüyor. Ama Yasin Naci Aðaroðlu’nun hüzünlü hikayesini ne Ahmet bey, ne de Observer okuyucularý biliyor. 

Ýsterdim ki maharetli edebiyatçýlarýmýz, köþe yazarlarýmýz, darbe muhakemesi henüz tamamlanmamýþ veya darbecilikten hüküm giymiþ insanlara sempati duyduklarý kadar olmasa bile, darbeciler tarafýndan hunharca öldürülmüþ masum insanlarýmýzýn da sesini iþitebilsinler.