Şehit

Dün bütün gazetelerde aynı çarpıcı fotoğraf vardı. PKK’ya karşı yürütülen askeri mücadelenin hangi koşullarda yapıldığı gösteren çarpıcı bir fotoğraf...

Yükseklik 2350 metre. Irak sınır noktasındaki Hakkari Aktütün’de askeri bir helikopter inişin imkansız olduğu sarp bir kayalığa ikmal yapıyor. Pervane her an kayaya çarpabilir, helikopter parçalanabilir. Yani ölüm riski var.

Aynı risk PKK’nın Türkiye’den koparmak için uğraştığı Güneydoğu’nun tamamında var. DEAŞ, PKK, FETÖ, DHKP-C bilumum terör örgütlerine karşı ülkenin dört yanında teyakkuz halinde görev yapan askerimiz polisimiz 7/24 bu riskle burun buruna.

Onların kahramanlığı karşısında hayranlığımızı ve şükran duygumuzu anlatmak gerçekten güç.

Bütün ülke aynı duyguda birleşiyor. O yüzden her şehit haberinde yüreğimize bıçak sokuluyor.

Hangi koşullarda görev yaptıklarını tam bilemesek de vatan uğruna, can pahasına mücadele ettiklerini biliyoruz. Biliyoruz ki her biri anne babasının biricik evladı; güzel bir eşin, nişanlının sevgilisi; çocukların çok özlediği kahraman babası.

Ama Türkiye’nin de ortak evladı. O yüzden sabah akşam Ayet-el Kürsi’lerle, Yasin’lerle, Fetih sureleriyle zırhlıyor Türkiye onları.

Allah can pahasına görev yapanların hepsini koruyup kollasın, ailelerine sağ salim dönmelerini nasip etsin inşallah. Evlat kaybedip şahadet onuru kazananlarınsa gönlüne inşirah…

Yeni bir tehlike

En sonDerik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’ün şahadeti yaktı içimizi. Makamına bırakılan patlayıcıyla şehit düşmüş olması sadece o muhterem anne babayı, vakur eşini ve güzel çocuğunu değil tüm Türkiye’yi yaraladı.

Bu cinayet terörün ne kadar içimize sokulduğunu göstermesi bakımından bir ilk niteliği taşıyor. Makamda, kamu personeli eliyle suikast düzenlenmesi terörü yeni bir alana taşıyor. Bu ihtimalin, ihmal kaldırmayacağı açık.

FETÖ’nün devletin her yerine sızdığı; PKK’nın HDP-BDP belediyelerine yerleştirildiği bir vasatta mülki alanda PKK’lı varlığına ve kripto FETÖ’cülerin PKK hizmetine geçişine karşı dikkatli olmak, gereğini yapmak zorundayız.

Var kalış mücadelesi

PKK terörünün başladığı 1980’lerden sonra kaybettiğimiz canların yanı sıra sırf şu son bir buçuk yılda yani eş zamanlı olarakPKK’nın devrimci halk savaşına, HDP’nin özerklik ilanlarına başladığı 15 Temmuz 2015’ten bu yana şehit sayımız ne yazık ki 900’e yaklaştı.

Rakamın büyüklüğü çok üzücü, çok ürkütücü... Tek tek hepsinin biricikliğiyle birlikte genç yaşlarında yarım kalan hayatlarını ve geride bıraktıklarını düşününce acı dayanılmaz oluyor.

Öte yandan PKK’nın ve PKK’ya dur diyemeyen HDP’nin sebep olduğu ölümler şehitlerimizle sınırlı değil.

Silah bırakması gerekirken bırakmayan, bir de o silahlarla Türkiye’ye saldırdığı için öldürülen PKK’lı sayısı 7 bini aştı.

PKK, FETÖ, DAEŞ, DHKPC, MLKP vesaire terör örgütlerini, sınırlarımızın terörle çevrelendiği gerçeğini ve küresel güçlerin ekonomik, diplomatik ve medyatik baskı çabalarını üst üste koyduğumuzda Türkiye’nin ne kadar büyük bir saldırı altında olduğu ve ne kadar zorlu bir mücadeleyi kaç cephede birden verdiği daha iyi görülecektir.

Bu bir var oluş, var kalış mücadelesi. İkinci Kurtuluş Savaşı… 

CHP kimden yana?

Lakin ve ne yazık ki, bunu yeterince anlamayan, hafife alan ve terör destekçileri hakkında yürüyen yargı sürecine “direnme kararı” alan bir ana muhalefet partimiz var.Aynı şuursuzluğu, suç mahallinde yakalanan FETÖ şüphelileri için de sergiliyor.

CHP’nin terörle mücadele edenlerin değil terörü destekleyenlerin yanında pozisyon alması, sair zamanlarda Türkiye’nin mühim meselelerinden olan kötü muhalefet sorununu yanlış muhalefet hatta giderek düşman muhalefet sorununa çeviriyor.

Bu durum, hayra alamet değildir. CHP içindeki aklıselimin bir an evvel devreye girmesi ve partiyi teröristlerin yanından şehitlerin ve Türkiye’nin yanına çekebilmesi gerekiyor.