Kendilerine “Barýþ Ýçin Akademisyenler Ýnisiyatifi” adýný veren 1128 akademisyen 11 Ocak 2016’da “Bu suça ortak olmayacaðýz” baþlýklý bildiriyi yayýnladýðýnda Türkiye mütemadiyen kan kaybediyordu.
Neredeyse her hafta Türkiye’nin bir ilinde ilçesinde bomba patladý o yýl. Ýstanbul Beþiktaþ’ta, Aðrý’da, Diyarbakýr’da, Suruç’ta, Ceylanpýnar’da, Siirt’te, Daðlýca’da, Iðdýr’da, Ankara’da… Yüzlerce insanýmýz canýný, binlerce vatandaþýmýz bir uzvunu kaybetti. Türkiye toplumu hem yasýný tutuyor, hem devletine güvenerek metanetini koruyordu.
Bu esnada söz konusu akademisyenlerden saðduyulu bir “paylaþým”, toplumla “duygusal etkileþim” falan görmedik. DHKP-C’li teröristler savcý Selim Kiraz’ý adliyede rehin alýp þehit etti ama barýþçýl-insancýl deðerleri savunuyoruz diyen akademikler hiç oralý olmadý. Hatta siyasette ve medyada kendilerine benzeyenlerle havayý öyle kirlettiler ki, suçu katilde deðil maktulde ve devlette gören rezil düþünce “makulmüþ” muamelesi bile görebildi!
Somut durumlar da vardý elbette. HDP’nin CHP oylarýyla Meclis’e girmesi, AK Parti’nin seçimlerden birinci çýkmasýna raðmen hükümet kuracak çoðunluðu kaybetmesi PKK’yý ve sahiplerini epey rahatlattý. 7 Haziran’ýn ertesi günüydü; Tel Abyad PKK’ya bir günde teslim edildi, “koloni”ler birleþtirildi. Suriye’deki geliþmeyi fýrsat bilen PKK, Türkiye’de de zaman kaybetmek istemedi. Malum akademisyenlerden önce “inisiyatif” alan PKK oldu yani!
15 Temmuz 2015’de “devrimci halk savaþý” dediði çukur terörünü baþlattý PKK; bölgeyi ateþe verdi. Kandil’den, Sincar’dan, deðiþik Avrupa ülkelerinden gelen özel eðitimli keskin niþancýlar FETÖ’cü vali, kaymakam, polis þefi vesairenin göz yummasýyla sokaða indi. HDP belediyelerinin kamyonlarý, kepçeleri, çeþitli imkanlarýyla -bizim solcularýn pek sevdiði- “kurtarýlmýþ bölgeler” inþa edildi. Sokaklarýn giriþ çýkýþlarý çukurlu barikatlýydý artýk. KCK hiyerarþisinde yeri olan HDP-DBP gibi “siyasi partiler” Kandil’den gelen talimatla bulunduklarý illerde ilçelerde “öz yönetim” ilan etti.
Devlet özel kuvvetleriyle sivil-terörist ayrýmý gözeterek “olaya” hassas þekilde müdahale ettiðinde ise tepkiler bildik yerlerden geldi. HDP’nin ikizi DBP Þýrnak il baþkaný “Devletin kentteki tüm kurumlarý bizim için meþruiyetini kaybetmiþtir. Halk olarak öz yönetimimizi esas alarak, demokratik temelde yaþamýmýzý inþa edeceðiz” falan diyordu.
Vaat ettikleri “yaþam”ý, Kürtlerin evlerini baþlarýna yýkarak “inþa” ettiler. Evlerin eþiklerine, bebek beþiklerine, çaydanlýklara, buzdolaplarýna el yapýmý bomba tuzakladýlar. Asker ve polislerle birlikte siviller de hayatýný kaybetti o çukurlarda.
793 güvenlik görevlisi evladýmýz PKK tarafýndan þehit edildi, 314 sivil vatandaþ hayatýný kaybetti o süreçte! 4 binden fazla ise yaralýmýz vardý, vücut bütünlüðü kaybolan, ya da o günlerde aldýklarý yaralarý hala sýzlayan…
PKK Güneydoðu Anadolu bölgesini Türkiye’den koparmayý baþaramadý ama Suriye’de alan tutarken Türkiye’yi meþgul etmeyi baþardý.
Yayýnladýklarý bildiriyle Türkiye’yi, Kürtlere katliam uygulamakla, halka aðýr silahlarla saldýrýp sürgün etmekle itham eden akademisyenler de öyle…
Sayelerinde þehitlerimizi hakkýyla anamadýk; dualarýmýzý minnetimizi layýkýyla ifade edemedik. Vatan için can veren, PKK ile mücadele eden, PKK’ya hayýr diyen asker, polis, sivil kardeþlerimizin yaþam hakkýný savunmak yerine, bazýlarý doðrudan PKK iltisaklý, bazýlarý sadece tembel, gevþek ve ezberci akademisyenin teröre destek verebilme özgürlüðünü konuþtuk.
Aradan üç yýl geçti, durum ayný.
Baksanýza terör destekçileri “hak ihlali kararý” çýkartabiliyor yüksek mahkemeden ama þehitler öyle mi ya! Hiç kýpýrtý yok mezarlarýnda, üçü beþi kalkýp da “yaþam hakký” için birer dilekçe vermiyorlar AYM’ye!