Selam olsun Rabia’nýn çocuklarýna

Rivayet olunur ki:    Basra’da... Bir evde sancýlý bir bekleyiþ var. Sancýlý ama güzel bekleyiþ ama kutlu olanýndan. Nihayet karanlýðýn bir cibinlik gibi geceyi kuþattýðý sýrada bir aðlama sesi yükseldi gökyüzüne. Bir kýz çocuðu dünyaya gözlerini açtý.

Babasý Ýsmail’in üç kýzý daha vardý kendisinden baþka.

Babasý Ýsmail ne düþündü bilinmez sadece kendisi mi karar verdi yoksa genç anneye de fikrini sordu mu Allah’ü alem; küçük bebeðin kulaðýna dördüncü anlamýna gelen Rabia ismini okuyuverdi.

Rabia.

Rivayet olunur ki:

Rabia’nýn doðduðu gece atasý evinde ne bebeði saracaklarý bir parçacýk bez ne de bir dirhem yað vardý kandile koyup da evi aydýnlatacaklarý.

Rabia’nýn göbeðini kendisinden kopartan anne kocasýna ‘Filan komþuya var bir parça bez iste ki bebeði saralým birazcýk da yað iste ki odayý aydýnlatalým bebeði görelim’ dedi.

Yoksulluk diz boyuydu. Bir bebeðin ihtiyacý olan hiçbir þey yoktu evlerinde. Ancak Rabia’nýn babasýnýn dilinde “Ýyyake na’büdü ve iyyake nestain! Biz yalnýzca sana tapar ve yalnýzca senden yardým isteriz!”.

Rabbinden baþka kimseden hiçbir þey istememeye ahdetmiþ bir baba.

Gitmeyen adýmlarýyla vurdu kapýyý çýktý. O da ne? Kapýdan çýkmasýyla içeriye girmesi bir oldu baþý önde: Kapýyý açmadýlar, dedi. Açmadýlar kapýyý.

Genç anne aðlaya aðlaya uyudu kucaðýnda bebeðiyle.

Ve Feridüddin-i Attar’dan rivayet olunur ki:

Rabia’nýn babasý o gece baþýný dizine dayayarak uyuya kaldý.

Rüyasýnda Peygamber efendimizi gördü. Efendimiz teselli etti ve buyurdu ki: ‘Hiç üzülme! Bu kýz öyle bir kadýn olacak ki, ümmetimden yetmiþ bin kiþiye þefaat edecek!”

Rivayet olunur ki:

Rabiatü’l Adeviyye biraz büyümüþtü ki yetim ve öksüz kaldý.

Basra’da kýtlýk vardý pahalýlýk vardý. Kimsesiz kalan Rabia’yý bir zalim yakaladý ve o küçücük kýzý köle pazarýna götürüp birkaç gümüþ karþýlýðýnda bir baþka zalim ihtiyara sattý.

Rivayet olunur ki:

Çok sýkýntýlý günler geçirdi. Özgürlüðü alýndý elinden. Köleleþtirilmeye çalýþýldý. Zulüm çekti. Rabbi’ne isyan etmedi ancak içinde bulunduðu zulme de boyun eðmedi.

Rabbinin hür yarattýðý Rabia, zalimlerin kendisini köleleþtirmesini asla kabul etmedi.

Defalarca kez özgürlüðüne kavuþmak için teþebbüslerde bulundu.

Kaçmaya çalýþýrken elleri yaralandý. Rabbine münacatta bulundu yaralý ellerini kaldýrarak: ‘Senden istiyorum Rabbim. Garip ve kimsesizim. Yetim ve öksüzüm. Köle edildim. Beni içinde bulunduðum bu durumdan sen kurtar!’ dedi.

Rivayet olunur ki:

Basra’da doðmuþtur. Doðum tarihi bilinmemekle birlikte Kudüs civarlarýnda vefat etmiþtir. Kabri Zeytin Daðý’ndadýr.

Rabiatü’l Adeviyye yaþadýðý dönemde zulme karþý direniþin, köleliðe baþkaldýrýnýn ve asil duruþun simgesi olmuþtur.

Onurlu bir yaþam talebinin adýdýr Rabiatü’l Adeviyye.

Ve Rabiatü’l Adeviyye bu kez adýný verdiði ‘meydanla’ zulme baþkaldýrýnýn, onursuzluða karþý direniþin simgesi oldu.

Hem de ne simge.

Mýsýr halký, elli gündür darbecilerin, diktatörlerin akýttýðý kana þiddetle deðil Rabia annemizin adýna yakýþýr bir þekilde namaz kýlarak, dua ederek karþýlýk veriyor. Birkaç gün öncesinde de’Rabia iþaretiyle” bu direniþi taçlandýrdý.

Rabia iþareti yeniden doðuþun selamýdýr.

Diriliþin selamýdýr.

Vazgeçmeyiþin...

Zalimle asla uzlaþýlmayacaðýnýn ahdinin selamýdýr.

Diktatörlerinin bir daha Mýsýr topraklarýnda yer alamayacaðýnýn selamýdýr Rabia iþareti.

Bakmayýn insanlýk haysiyetini yitirmiþ olanlarýn ‘ne var yani biz de beþ parmak’ kaldýrýrýz dediklerine.

Soruyorlar ‘O dört parmak nedir? Neyin iþaretidir?” diye.

Söyleyeyim.

Göðe yükselen o dört parmak var ya,  Rabiatü’l Adeviyye’nin özgürlüðüne kavuþmak için kaçarken yaraladýðý elleridir.

Rabiatü’l Adeviyye Rabbinden o yaralý elleriyle yardým istedi.

Ve Rabbi de ona yardým etti.

Her an her saniye dalga dalga çoðalýyor gökyüzüne dua olarak kalkan eller.

Mýsýr’daki darbenin arkasýnda Ýsrail varsa Zeytin daðýnda da Rabiatü’l Adeviyye annemiz var.

Mýsýr’da devrim asýl þimdi baþlýyor.

Bu kez gerçek yerinden Adeviyye Meydaný’ndan.