Selanik’te genç yönetmenler, yeni filmler

Selanik Film Festivali sadece yarýþmasýný ilk ve ikinci filmlere ayýrmakla kalmaz, program genelinde de genç sinemacýlara geniþ yer verir ve yeni keþifleri bir araya toplar. 54. Festival’de de bu geleneði bozmadý. Son ayýna girmeye hazýrlandýðýmýz 2013’ün gözde genç yönetmenlerini ve filmlerini deðerlendirme olanaðý yarattý.

Avrupa Film Akademisi Discovery Award / Keþif Ödülü jürisinde görev yaptýðým için yýllardýr hemen hemen bütün Avrupa yapýmý ilk filmleri izlerim. Genel olarak da her yeni çýkýþ beni heyecanlandýrýr. Ýstanbul Film Festivali de programýndaki Dünya Sinemasýnýn Genç Yýldýzlarý bölümünü ihmal etmez. Türkiye sinemasý zaten gençlik enerjisiyle herkesi þaþýrtan bir potansiyele sahip.

Bu birikimin ýþýðýnda 2013’ün genç sinema açýsýndan çok verimli geçtiðini rahatlýkla ifade edebilirim. Hele genç kadýn yönetmenlerin niceliðindeki ve filmlerinin niteliðindeki artýþ müthiþti. Umarým geçici bir durum deðildir.

“Ata, Sova, Dö” (Ye, Uyu, Öl) ile Ýsveçli Gabriela Pichler ve “Grzeli nateli dgeebi” ile (Ýngilizce adý “In Bloom” çiçek açma diye çevrilebilir) Gürcü Nana Ekvtimishvili bu yýlki gözdelerim örneðin. Ýyi oyuncu olarak sevdiðimiz, güzeller güzeli Valeria Golino da ilk kez kamera arkasýna geçtiði “Miele / Bal” ile aðzýmýzýn tadýný yerine getirdi. 54. Selanik Film Festivali “Miele”yi elbette programa kattý. Yarýþmada da genç kadýn yönetmenlere yer verdi. Yunan sinemasýnýn Yeni Dalgasýnýn mimarlarýndan Athina Rachel Tsangari’nin yanýnda “Antonis Paraskevas’ýn Ebedi Dönüþü” adlý filmiyle Elina Psykou’nun gelmesi çok sevindirici. Psykou, yalnýz ve sorunlu bir erkek karakter aracýlýðýyla toplumsal eleþtiri yaptýðý için ayrýca övgüye deðer.

Cannes Film Festivali Eleþtirmenleri Haftasý bölümünde yarýþma dýþý gösterilen “Suzanne” aþký uðruna ailesini býrakýp kanun kaçaðý haline gelen bir genç kadýnýn sýra dýþý öyküsünü anlatmadaki olgunluðuyla dikkat çeken Katell Quillevere’nin imzasýný taþýyor. Venezuelalý Mariana Rondon “Pelo Malo / Kötü Saç”ta eþcinsel erkeklere baský uygulayan maço bir toplumda, altý yaþýndaki oðlunun eðilimini sezip paniðe kapýlan dul bir annenin hatalarýný sergiliyor. Arka planda halkýn saðlýðý için dua ettiði Hugo Chavez’in ülkesindeki yoksulluk ve hoþgörüsüzlüðe deðiniyordu.

El Cezire belgeselleri çekerek deneyim kazanan Mýsýrlý Hala Lotfy ise  geleneklerin kadýnlarý nasýl eve baðladýðýný ve onlarý kiþiliklerini bulmaktan hatta “yaþamak”tan alýkoyduðunu; hasta babasýna bakan bir genç kadýnýn iç dünyasýný sergileyerek anlatýyor.

Kadýn yönetmenler toplumsal eleþtiride erkeklere göre daha hassas, daha kiþisel yaklaþýyorlar meselelere, daha fazla karakter odaklýlar. Erkek yönetmenler ise daha global, daha ideolojik çerçevelerden yaklaþmayý tercih ediyorlar. Romantik kahramanlar yaratmayý seviyorlar.

Bu yýl jürisinde yer aldýðým, sadece ilk filmlerin yarýþtýðý Cannes Film Festivali Eleþtirmenlerin Haftasý bölümünde ödül verdiðimiz iki filmden “Salvo” bir mafya filmini, türün ustalarýndan Melville’in izinden giderek, bir tetikçinin görme engelli bir kýza aþký üzerinden anlatýyor. Arjantin yapýmý “Los Duenos” ise zengin ev sahipleri yokken onlarýn çiftlik evinde kalan iþçilerin konforlu bir yaþam özlemini patronlarýnýn paraya ve cinselliðe odaklý hayatlarýndaki doyumsuzlukla dengeliyor. Ayrý sýnýflara ve ýrklara mensup iki grubun yalanlarýný ve birbirlerinin hayatlarýna merakýný, röntgenciliklerini mizah çerçevesinden gösteriyor. Elbette iki filmi de kaçýrmadý Selanik programcýlarý.

Sinema pahalý bir sanat diye piyasa koþullarýna ayak uydurmadan film çeken genç yönetmenlerin yeni dil ve duyarlýlýk arayýþlarýna tanýk olmak apayrý bir zevk.