Selçuk öldü, sıradaki

Selçuk Yula bizim kahramanlarımızdan biriydi.Sadece Fenerbahçelilerin değil, Ali Samiyen Stadı’nda Avusturya’yı 3-0 yendiğimiz maçın milli kahramanlarından biriydi aynı zamanda.O zaman taraftarlık bu kadar çığırından çıkmamıştı, hangi takımda oynarsa oynasın Milli Takım forması giyene saygı duyulurdu.Her neyse Selçuk Yula öldü ve ardından haberciliğin büyük bir eksiği ortaya çıktı.

***

Kalp krizine dair en bildik belirti sol kolda uyuşma, karıncalanma, ağrıdır.Oysa Selçuk Yula’nın yakın arkadaşı ölmeden önceki gece kustuğundan bahsetmişti. 

Meğer kalbin alt kısmında yaşanan sorunlarda bu tür belirtiler ortaya çıkarmış.Gönül isterdi ki Selçuk’tan sonra ünlü ya da ünsüz kurtarılması muhtemel canlar için iyi bir haber dosyası yapılsa, kalp krizi belirtileri tam olarak izleyiciye anlatılsaydı.

***

Bugün riskli sayılan kişiler için kalsiyum skorlama başta olmak üzere ileri tetkik yöntemleri var.Yani iyi yapılacak bir dosyanın izleyici bulmaması imkansız.Selçuk Yula ölmeden önce arkadaşına demiş ki ‘bir hafta önce baktırdım, kalbim sağlam’O zaman yapılacak dosyaya klasik check-up yöntemlerinin kalp rahatsızlıklarını bulmadaki zaafları da eklenebilirdi.

***

Bir ölüm haberi doğru işlendiğinde başka canları kurtarmaya olanak verir bazen.Dosya haberciliği sadece siyaset ya da derin devlet söz konusu olduğunda yapılmamalı. 

Selçuk Yula’nın ani ve herkesi üzen ölümü, başta sağlık sonra da Milli Takım’da oynayanlara duyulan saygının nasıl kaybolduğunu konuşmak, konuşturmak için bir ortam yarattı.Umarım bayramdan sonra dönüp bu acı haberin diğer boyutlarına bakan çıkar.

***

‘Memlekette o kadar sağlık programı var neden habercilere çaktın?’ diye soranlar olabilir, kısa bir açıklama yapayım: Türk televizyonlarında yapılan sağlık programlarının en az yüzde 51’i bana göre sorunlu programlar.İlgi çeksin, daha büyük bir kümeyi kapsasın diye estetik üzerine konuşmalar, zaman zaman tıp sınırlarını zorlayan reklamsever hekimler gibi sorunlar var. 

Üstelik bu saydıklarım buzdağının görünen yüzü sadece, zamanı geldiğinde kalanını da konuşuruz.