Ýki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramýyor, en basit Türkçe kuralýndan haberdar deðil; “Nazým Hikmet sevmiyorum” yazdým diye beni “cahillikle” suçluyor.
Birincisi geri zekâlý trol; o “de”leri, “da”larý” ayrý yazacaksýn. Hem kendi dilini bilmeyeceksin, hem de o “dil”e katkýda bulunmuþ insanlarý cehaletle suçlayacaksýn!
Ýkincisi... Kiþisel beðeni, “kültürlülük” ya da “cehalet” konusunda fikir vermez... Bu durumda “öznel eleþtiri” yöntemini benimsemiþ eleþtirmenleri dünyanýn en cahil insanlarý saymanýz gerekecek ki; Nurullah Ataç da, Fethi Naci de, zekâsý ve kültürüyle bütün bir “muhitinizi” suya götürür, susuz getirir...
Bir insan, “Nazým Hikmet sevmiyorum” diyorsa, bu rezervinin “þiir içi” ölçütlerle de iliþkili olduðunu/olabileceðini düþünmelisin. Aptal deðilsen düþünürsün.
Mesela, “Garip” þiirini sevmiyorum.
Cahil miyim?
Birinci Yeniyaklaþýmý içinde þiirler yazmýþ Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat’ý (“þairane” tutumu ve imajý þiirden kovduklarý, söz oyunlarýna fazlasýyla yaslandýklarý için) beðenmiyorum... Melih Cevdet de, Oktay Rifat da, “Garip” defterini kapattýktan sonra iyi þiirler yazmýþlardýr...
Cahil miyim?
Üçüncüsü... “Nazým Hikmet’i sevmiyorum” demedim.
O “i”yi kendiniz eklediniz.
Nazým Hikmet sevmem (yani “küll” olarak þiirini ve oluþturulmuþ imajýný sevmem) ama insan olarak Nazým Hikmet’i sevebilirim, Ýsmet Paþa tarafýndan gadredildiði için mücadelesini anlayýþla karþýlayabilirim. Ki, Ýsmet Paþa’nýzýn Nazým’a ettikleri en çok bu satýrlarýn yazarý tarafýndan dile getirilmiþtir; açýn Google’a bakýn!
Bazý muhitlerde, bazý isimler, “statü” ve “sýnýf” (ya da siyasal aidiyet) belirlemede kullanýlýrlar.
Bu cümleden olarak Nazým Hikmet, edebiyat tarihindeki yeri itibariyle bir deðere tekabül eder ama piyasadaki “dolaþtýrýlýþ gerekçesi” (þiir içi kýstaslarla alakalý olmadýðý için) problemlidir ve buradan edebiyat çýkmaz.
Dördüncüsü... Oðuz Atay meselesi hiç de zannettiðiniz gibi deðil!
Okuduðu iki satýr yazýyý anlamayan ve “Þimdi de Oðuz Atay’ý sevmediðini itiraf etti cahil AKP’li” diye tepki gösteren salaklarla hangi düzeyde tartýþacaðýmý bilmiyorum ama, bilakis Oðuz Atay’ý ne kadar sevdiðimin ve “onayladýðýmýn” teyididir o satýrlar.
Bir “sahipleniþe” itiraz ettim sadece.
Merhumun “resmî ideoloji” baþlýðý altýnda toplayacaðýmýz deðerler sistemine en aðýr eleþtirileri yönelttiðini, bir Tanzimat sapmasý olarak ortaya çýkan “aydýn”ý yerden yere vurduðunu ama bugün ayný düþünsel sapmanýn oluþturduðu deðerler dünyasýnýn (ve elbette cahil cühela takýmýnýn) en gözde yazarý haline geldiðini/getirildiðini, dolayýsýyla “öldürüldüðünü” yazdým.
Daha açýk nasýl izah edilir?
Sevabýna farklý sözcüklerle anlatmaya çalýþayým, bakalým yine anlamayacaklar mý?
Oðuz Atay, “Tutunamayanlar”da ve özellikle “Tehlikeli Oyunlar”da, bugün kendisini ikonlaþtýran, dolayýsýyla parçalayýp tüketen ideolojik muhitin canýna okuyor.
Oðuz Atay budur.
Oðuz Atay, Emre Kongar gibilerin anladýðý deðildir.
Dolayýsýyla, Emre Kongar’ýn ve cahil cühela takýmýnýn kavrayýþýndaki Oðuz Atay’la iþimiz olmaz.
Beþincisi de þu olsun:
Bir “sosyal bilimler uzmaný” olan ama ýsrarla “sosyologmuþ gibi” yapan Emre Kongar, benim “Sartre iyi bir romancý deðildir” ifademi “cehaletimin ikrarý” olarak yorumlamýþ.
Sartre, býrakýn iyi romancý olmayý, romancý bile deðildir.
O zaman “kültür küpü” Emre Kongar’dan dinleyelim:
Hangi edebiyat içi kýstaslarla Sartre’ý “romancý” sayacaðýz ve bir “yazarlýk hevesi” olarak ortaya çýkmýþ romanlarýný edebiyat tarihi içinde nereye (hangi döneme) oturtacaðýz?
O düþüncelerini söylesin, biz de erken dönem Fransýz modernistlerinden Camus’ye, Camus’den “yeni roman”a, Fransýz romaný içinde Sartre’a yer olup olmadýðýna bakalým!
Bakalým “cahil” sýfatý en çok kime yakýþýyor!