Þaþýrdýk mý? Hayýr... “Bu üslup, üslup deðil... Bu kadar da olmaz...” dedik mi? Hayýr... Seni nezahete, ahlaka, insafa, vicdana davet ettik mi? Hayýr... “Hadi önüne yatmak ifadesini anladýk da, altýna yatmak da ne oluyor Kemal Bey?” dedik mi? Hayýr...
Sen busun...
Düzeyin, ahlakýn, nezahetin bu...
Töre iliþkilerinin egemen olduðu topluluklarda “cinayet sebebi” olabilecek ve üstelik bir hanýmefendiye söylenmemesi gereken o çirkin, o rezil sözleri söylediðinde, taraftarlarýn (ve özellikle Hürriyet gazetesinin terbiye özürlü yazarý Ahmet Hakan Coþkun) bunun cinsel bir imayý içermediðini söylemiþlerdi.
Taraftarlarýn, “AK Parti’li bakan da bunu söylemiþti. Ne var bu kadar abartacak?” demiþlerdi.
Bu fikre sen de yatmýþtýn: “Evet, AK Parti’li bakan da böyle söylemiþti. Anadolu’da bu bir deyimdir...”
Coþkun soy isimli þahýs, durumu “talihsizlikle, acemilikle, düþüncesizlikle, özensizlikle” açýklamýþtý.
Özensizmiþsin; çünkü bu sözün cinsel imalara konu edileceðini düþünmemiþsin.
Esasýnda tertemiz bir adammýþsýn.
Karþýndaki kiþilerin (muarýzlarýnýn) bu sözü köpürteceklerini hesap edemediðin için de, siyaset acemisiymiþsin.
Hayýr, ne öylesin, ne böylesin...
Ne söylediðini bilecek, sözün nereye çekileceðini hesap edecek, ettiðin lafýn baðlamý dýþýnda da anlaþýlabileceðini düþünecek bir adamsýn...
Bunu, dünkü grup toplantýsýnda, siyaset tarihinin görüp göreceði en “seviyesiz” konuþmanla bir kez daha kanýtladýn.
Üstelik avukatlarýnýn yüzünü yere baktýrdýn.
Bütün tevil kapýlarýný kapattýn.
Ne güzel “kývýrýp” duruyorlardý; “Bu hayatta bildiðim iki þeyden biri Türkçedir; ‘önüne yatmak’ deyimi cinsel iliþkiye iþaret etmez...”
Bu hayatta bildiði iki þeyden biri Türkçe olan o hanýmefendi romancý, “Hýrsýzlarýn altýna yattýlar mý, yatmadýlar mý?” ifadeni nasýl savunacak?
Sende nezahet vehmeden tetikçi, bunu ne tür bir özensizlikle açýklayacak?
Dahasý, sen kendini nasýl savunacaksýn?
Sözlerini nasýl tevil edeceksin?
Göstermelik bir mahcubiyetin arkasýna gizlenip, “Anadolu’da bu bir deyimdir. Altýna yatmak, ille de cinsel iliþkiye iþaret etmez” diyebilecek misin?
Buna gerek olduðu kanaatinde deðilim.
Sen busun çünkü.
Çapýn, düzeyin, ahlakýn, nezahetin bu.
Hiçbir düzeltme, hiçbir tavzih, hiçbir tevil, hiçbir açýklama çabasý “Hýrsýzlarýn altýna yatýyorsunuz” ifadesini ahlak dairesine çekemez.
Sen busun ve ülkenin baþýna gelmiþ en “talihsiz” (en seviyesiz) þeysin.
Bugüne kadar girdiðin bütün seçimleri kaybettin.
Bundan sonra da kaybedeceksin.
HAMÝÞ
1. Siyasetçi, öncelikle “siyaset üretir”, yeni ve farklý þeyler söyler, toplumun önüne yeni hedefler koyar, toplumun ufkunu açar...
Küfür ve hakaret, bir siyaset yordamý deðildir...
Gelecek kuþaklar, Kemal Kýlýçdaroðlu’nu tapelerden, cemaatin temin ettiði kirli içeriklerden ve içinde “angus sýðýrý”, “Silkeleyin aðacý belki Recep düþer”, “Ananý a... a...”, “haramzade”, “kalpazan”, “hýrsýz katil” ifadelerinin geçtiði seviyesiz konuþmalardan hatýrlayacak ve hiç de hayýrla yadetmeyecek.
2. Meclis’te görüþülmeyi bekleyen fezlekelerden 37’si Kemal Kýlýçdaroðlu’na ait. Dosyalarýn tümü de küfür ve hakaret davasý... Bu da þu demektir: Cumhuriyet tarihi boyunca, hakkýnda en çok hakaret davasý açýlmýþ kiþi Kemal Kýlýçdaroðlu’dur... Bu þeref de ona yeter!
3. Hürriyet’in terbiye özürlü tetikçisinden, Kýlýçdaroðlu’nun “özensizliðine” iliþkin bir tevil yazýsý daha bekliyorum.