Sen cadı avından bahsedecek adam mısın?

Hadi müjdeler olsun... Bereketli ve sündürme potansiyeli yüksek bir tartışma konumuz daha oldu: Cadı Avı...

Bütün liberal tayfa, camia mensupları, Kemalist entelijansiya, sol görünümlü faşistler, Cihangir ahalisi, Doğan Medya Grubu memurları hizalanabilir...

Hasan abi hemen bir yazı yetiştirsin. Geç kaldı... McCarthyizm filan bir karıştırıversin... İsterse “mahallebaskısı” kavramıyla da irtibatlandırabilir... Velut bir konudur. Şerif Mardin’e kadar gitmesin, hayır. Dedesi Cemal Paşa çıkar karşısına. Mahcup olur... Bir tür “yerel McCarthyizm” sayılabilecek uygulamaların İttihat ve Terakki döneminde, İstanbul Muhafızı Cemal Paşa eliyle yürürlüğe konulduğunu görüp süngüsünü düşürebilir.

Cengiz Çandar elini daha çabuk tuttu, cadı avının anlamını açıkladı. Bir gazeteye de sürmanşet oldu... Cadı avı, “Hukuk filan dinlemem. Hukuka uymam” demekmiş.

Doğrudur...

Böyledir...

Fakat McCarthy sadece “hukuk filan dinlemem” demiyordu... Başlattığı cadı avını “hukuku” kullanarak meşrulaştırmaya çalışıyordu; komünist takibatının cari yasalara aykırı olmayabileceğine inandırmaya çalışıyordu ama inandıramıyordu... Tıpkı hukuku, cari yasaları ve yargıdaki konumlarını kullanarak “kapalı yargı darbesi” yapmaya kalkışan paralel örgüt gibi...

Öyle ya, Cengiz, “En kötü paralel yapıyı, en iyi parlamento diktasına tercih ediyor”du... Bu “en kötü” paralel yapı 3 Temmuz soruşturmasını başlatıp Aziz Yıldırım ve arkadaşlarını içeri tıktığında böyle düşünmüyordu ama. Üstelik, o en kötü paralel yapıyı, “Fenerbahçe kulübüne yönelik komplonun bir parçası” olarak görüyordu. Arşive girilip bakılsın. Cengiz’in de “geriye dönük” olarak yazdıklarını tekrar okumasında yarar var... Çünkü hafızasız bir arkadaşımız. Ya da hafızasızlığımıza güveniyor... Hiç güvenmesin. Biz unutsak da arşiv unutmuyor. Birileri çıkıp komplo denemelerini yüzüne çarpıveriyor işte... Nasıl ki rahmetli Turhan Yavuz’a yaptıklarını unutturamadı, Fenerbahçe’nin başına getirilenlerle ilgili yazdığı birbirinden derin komplo yazılarını ve paralel yapı karalamalarını da unutturamayacak.

Konumuz “cadı avı” ve lafı hiç dolandırmadan konuşmak lazım...

Doğan Medya Grubu’nun bir memuru, “İsterseniz lafı hiç dolandırmadan yazayım” demiş ve yazmış: “Ne uğruna yapılırsa yapılsın cadı avı iyi bir şey değildir.”

Bu arkadaşımız, bir ara, Madrid’lerde, Londra’larda filan dolaşıyordu.

Denilenlere göre, Türkiye’deki baskıdan kaçıyormuş...

Birileri buna “yazamazsın” yahut “konuşamazsın” demiş... Böyle bir lansman yapıldı arkasından. Kim o birileri? Belli değil. Baskıyı görünce soluğu önce Madrid’de alıyor. Bir süre oralarda eğleşiyor. Sonra Londra’ya geçiyor. 

Fakat ilginçtir, konuşamazsın ve yazamazsın diyenlere inat, Londra’da daha çok konuşmaya, daha çok yazmaya başladı... Radikal’deki köşesini terk etmedi mesela. CNN Türk’teki programını hiç aksatmadı. Üstelik, dilini daha da sertleştirdi.

Baskı kimden geliyordu?

Hakkındaki karar hangi sözcüklerle, hangi cümlelerle dikte edilmişti?

Bu bir türlü anlaşılamadı...

Sonra ortaya çıktı ki, karısının işi ya da eğitimi yüzünden bir süre Londra’da eğleşmek zorunda kalmış... “İş için buralardayım” demek prestij getirmediği için de bir “baskı öyküsü” uyduruvermiş.

İşte bu şahıs, “Lafı hiç dolandırmadan konuşalım” diyor.

Peki, öyle yapalım... Lafı hiç dolandırmadan konuşalım:

BİR- Kim sana baskı yaptı? İsim istiyorum... Hangi öldürücü muhalif çıkışınla “baskıya muhatap gazeteci” payesini elde ettin? Biz niçin duymadık?

İKİ- Ne amaçla Londra’da bulunduğun bilgisini neden okurlarından ve kamuoyundan gizledin? Yalan söylemeye utanmadın mı?

ÜÇ“Cadı avıysa cadı avı yapacağız” cümlesini mütemadiyen tekrarlayıp duruyorsun... İyi ediyorsun da, neden açıklamanın tamamını görmüyorsun? Cümlenin başında “kamu görevlilerinin yerlerini değiştirmek cadı avıysa...” diye bir ifade geçiyor. Neden bu ifadeyi karartıyorsun?

DÖRT- Madem cadı avı lafzı tüylerini diken diken ediyor, 28 Şubat’ın cadı avı neden vicdanında (vicdanınızda) makes bulmadı?

Hepiniz elinizde tuzluk, tank peşinde koştunuz. Dağıtım kartelleri kurdunuz. Meslektaşlarınızı andıçladınız. Fatih’te “başörtülü avı”na çıktınız. Üst düzey bir generale atıf yaparak, “aba altından darbe sopası” gösterdiniz.

Bunları yaptınız...

Bunları yapabilme hakkı elinizden alındığı için mi camia manipülasyonlarının arkasında hizalanıyorsunuz?