Giderek zavallý troller haline gelen “hayýr” cephesinin militanlarý, ellerine geçirdikleri her malzemeyi kullanýyor, neredeyse sinekten yað çýkarýyor...
Dün, “internet fenomeni” diye pazarladýklarý küfürbaz bir serseriyi sürdüler piyasaya; bir “maðduriyet hikâyesi” eþliðinde.
Efendim, “hayýr” videosu çeken hukuk fakültesi öðrencisi tutuklanmýþ.
Bu iddiayý, CHP milletvekili Barýþ Yarkadaþ dolaþýma sürdü, apartta bekleyen troller de üzerine atladý.
Hani, FETÖ konusunda kýrýlgan olan Barýþ Yarkadaþ...
Rezil darbe giriþiminden sonra manidar bir suskunluða bürünen Barýþ Yarkadaþ.
FETÖ’yle kurduðu dayanýþma iliþkisine (Ekrem Dumanlý’yla dostluðuna filan) henüz bir açýklýk getirmemiþ Barýþ Yarkadaþ...
Milletvekili seçilmeden önce Kemal Kýlýçdaroðlu’nun Soros’culuðunu ve TESEV baðlantýsýný faþ eden (yani ileride genel baþkaný olacak þahsa “Soros militaný” muamelesi yapan), milletvekili seçildikten sonra bütün iddialarýný unutup bir “Soros gönüllüsü”ne dönüþen Barýþ Yarkadaþ...
Hazin maðduriyet hikâyesini okuyunca, “zavallý maðdur çocuk” etiketiyle piyasaya sürülen hukuk fakültesi öðrencisinin paylaþýmlarýna baktým...
Sürekli küfrediyor.
Ýslam’a, kutsal deðerlere, inanma biçimlerine, inanç tercihlerine, farklýlýklara. Her þeye...
Üstelik sinkaflý ifadelerle.
Sözünü hiç sakýnmýyor.
Gözaltýna alýnmasýna ve nihayetinde tutuklanmasýna neden olan paylaþýmýnda da, yine Ýslam’a ve Cumhurbaþkaný Erdoðan’a yönelik galiz ifadeler kullanmýþ. “S...” diye baþlayan ve “eylem” bildiren çirkin ötesi ifadeler...
Barýþ Yarkadaþ bu kanatte deðil, ýsrarla, “zavallý maðdur hukuk fakültesi öðrencisi”nin “hayýr” videosu çektiði için tutuklandýðýný söylüyor.
Kendisine “sol” süsü veren gazete ve internet mecralarý da bu iddianýn üzerine balýklama atlýyor: “Hayýr videosu çeken hukuk fakültesi öðrencisi tutuklandý.”
Zavallýlýðýn dip noktasý bu deðil...
Baþka malzemeler de var ellerinde.
Sonuncusunu Halk TV patlattý.
Kamuoyunun “367 Sabih” olarak bildiði eski Yargýtay Cumhuriyet Baþsavcýsý Sabih Kanadoðlu’nu (“onursal baþsavcý”ymýþ) bulup konuþturdu.
Öyle bir malzeme ki, insanýn “Sen eksiktin!” diyesi geliyor.
Þöyle buyuruyor Sabih Efendi: “Bu referandum ve bu referandumdan çýkacak sonuç meþru deðil.”
Bu sözleri, “meþruiyet” sözcüðünü aðzýna alacak son kiþi olan Sabih Kanadoðlu söylüyor.
Neye göre meþru deðil?
Cevabý yok.
Üstelik konuþurken nedamet getirmiyor, “Bu iþleri Türkiye’nin baþýna ben sardým” demiyor, bir muhakeme ve muhasebe yapmýyor, 16 Nisan referandumuna icbar eden “yargý darbesi” sürecinin mimarý olduðunu hatýrlamýyor...
Sadece “meþru deðil” deyip duruyor.
Öyle ya, parlamentoya Cumhurbaþkaný seçtirmemek için icat ettiði ve CHP’yi devreye sokarak Anayasa Mahkemesi’nden patentini aldýðý “toplantý yeter sayýsý” numarasý çok meþruydu...
Ben Sabih Kanadoðlu’nun yerinde olsam, “367 yanlýþ oldu” der, önceki Cumhurbaþkanlarýnýn meþruiyetini (mesela ilk Cumhurbaþkanýnýn meþruiyetini) tartýþmaya açtýðým için Türk halkýndan özür dilerdim. Ya da hiç aðzýmý açmaz, kendimi unutturmaya çalýþýrdým
Sabih Kanadoðlu mantýðýný geçerli sayarsak, tek meþru Cumhurbaþkanýmýz Ýsmet Paþa’dýr. Çünkü ittifakla ve neredeyse bütün milletvekillerinin hazýr bulunduðu bir oturumda Cumhurbaþkaný seçilmiþti.
Ýlk seçimde buna dikkat edilmedi, yani Atatürk seçilirken salonda “toplantý yeter sayýsý” bulunmuyordu.
Bu durumda, Atatürk’ün Cumhurbaþkanlýðý sakýttýr ve “Türkiye Cumhuriyeti devleti” diye bir devlet yoktur!
Böyle mi anlamalýyýz?
Efendim Sabih Bey? Efendim Deniz Bey? Efendim Kemal Bey?