Mali disiplinden taviz verilmemiþ, eyyam yapýlmamýþ, seçim ekonomisi uygulanmamýþ, kambiyo rejimi deðiþmemiþ, tasarruf sahiplerini ürkütecek tedbirler alýnmamýþ, turizm geliri yüzde 30 artmýþ, Temmuz ayý ihracatý bir önceki yýlýn Temmuz ayý ihracatýný neredeyse ikiye katlamýþ...
Dahasý...
Siyasi istikrar saðlanmýþ... “Yeni sistem”in ilk hükümeti kurulmuþ ve iþbaþý yapmýþ... Beþ yýla kadar “hükümetsizlik” tehlikesi yok.
Hal böyleyken, “kur oyunlarý” üzerinden yapýlan saldýrýlarý iç siyasetimizin bir arazý gibi göstermenin ve “diktatör” edebiyatýna sardýrmanýn âlemi nedir?
Üstelik “diktatör” diyen þahýs (ismi Abdüllatif Þener’dir) kendisini “millî” diye pazarlayan ve “Brunson krizini” Baþkan Erdoðan’la ABD yönetimi arasýndaki “danýþýklý döðüþ”e baðlayan külyutmaz bir siyaset dehasýdýr.
Brunson üzerinden “mahsustan” kriz çýkarýyorlarmýþ ki, Erdoðan’ýn içerideki “popülaritesi” daha da artsýn... Yani, “millî” bir siyasetçi olarak Abdüllatif Þener, Erdoðan’ý Brunson üzerinden kamuflaj yapmakla suçluyor. Daha doðrusu, “Erdoðan esasýnda gayrý millidir” demeye getiriyor.
Þener’de “demeye getirme”nin sonu yok.
Hem “diyor”, hem “demeye getiriyor...”
Her iki halde de fena halde rezil oluyor.
Mesela “diktatör” diyor ama burnunun dibindeki asýl diktatörü es geçiyor. Koltuðuna yapýþmýþ Kemal Kýlýçdaroðlu’nun, konumunu muhafaza etmek için uyguladýðý korku rejimini (ve delegeler üzerindeki faþizan baskýlarý) görmüyor.
Kendisi ayný zamanda “iktisatçý”dýr.
Korkup kaçmasaydý bugün ekonominin baþýnda belki de kendisi olacaktý... Ciddiye alýnýr bir iktisatçýydý... (“Darbe olacak” söylentisi üzerine AK Parti’yi ve ilkelerini býrakýp kaçmýþ, bir süre kendi halinde eðleþtikten sonra dümeni CHP’ye kýrmýþtý)
Fakat bu “ciddiye alýnýr” iktisatçý, iktisadî doðrularla duygularýný karýþtýrýyor.
Daha doðrusu, temennilerini, “tespit” diye yutturuyor.
Mesela, “Erdoðan diktatör olduðu için bunlar oluyor” demeye getiriyor ama sermaye giriþindeki sýkýntýnýn (dövizdeki dalgalanmanýn etkisini katlayan ciddi bir sýkýntýdýr bu), “lokal” olmadýðýna/olmayabileceðine aklý kesmiyor.
Sermaye giriþinde azalma var, doðru...
Büyümekte olan ülkeler açýsýndan ciddi handikaptýr bu.
Fakat bize has bir “araz” deðil bu.
Sermaye, artýk hiçbir tarafa gitmiyor.
Mesela, bu yýl 1.5 milyar dolarýnda bir dýþ sermaye giriþi saðlanabildi.
Bu rakam, geçen yýl 9 milyar dolar civarýndaydý.
Erdoðan (Þener’in kavlince söylersek) geçen yýl daha mý az diktatördü ki, yabancýlar akýn akýn Türkiye’ye doluþtular ve yatýrým kuyruðuna girdiler?
Hülasa, “Önce sen kendi diktatörüne bak” diyoruz ve Þener faslýný “þimdilik” kapatýyoruz.
Kaç gündür “býrakýn bu dýþ güçler edebiyatýný” diyen þanlý siyasetçileri ve aðzý bozuk baþdanýþmanlarý, “müddei” olduklarý konuda açýklama yapmaya (ya da en azýndan nedamet getirmeye) çaðýrýyorum.
Bugünkü anormal dalgalanmadan sonra bir kez daha yüksek sesle soralým: “Dýþ güçler diye bir þey var mýymýþ, yok muymuþ utanmaz arlanmaz herifler?”