Sen koskoca Eþ Baþkan’a sivrisinek mi diyorsun?

HDP’ye yönelik operasyona itiraz edenlerin sarf ettiði ilk cümle þu: 

“Seçimle gelen, seçimle gitmelidir...”

Doðrudur.

Seçimle gelen, her zaman seçimle gitmelidir. 

Fakat, bunun mahut operasyonla bir alakasý yok.

Kimse bir yere gitmiyor.

HDP’lilerin milletvekilliði ellerinden alýnmýþ deðil. Yeniden seçilmelerine engel teþkil edecek bir tedbir de uygulanmýþ deðil. Parlamento üyelikleri (ve buradan doðan özlük haklarý) devam ediyor. Kimse de onlarý bir yere “götürmeye” çalýþmýyor.

Ýfade verecekler...

Ýsnat edilen cürümlerle bir alakalarý bulunmadýðýný kanýtlayacaklar.

Bunu kendileri istemiþti çünkü.

Meydan okuyorlardý, “Dokunulmazlýðýmýzý kaldýrýn... Hatta ilk imzayý biz verelim. Sizden korkumuz yok. Alnýmýz ak!” diyorlardý. 

Dokunulmazlýlar meselesi gündeme gelince yan çizdiler. Bir diðer ifadeyle, hesap vermekten kaçýndýlar. Ama “Bizi dokunulmazlýkla korkutamazsýnýz” diye yüksek perdeden ünledikleri ve kapýyý araladýklarý için, parlamentoda grubu bulunan partilere cesaret verdiler ve  dokunulmazlýklarýný kendi elleriyle kaldýrmýþ oldular.

Madem TBMM’nin “ortak kararýyla” dokunulmazlýklarý kaldýrýlmýþtý ve suçlandýklarý dosyalardan aklanma fýrsatý doðmuþtu, savcýlýðýn çaðrýsýna uyup, gidip adabý dairesinde ifade vermeleri gerekiyordu.

Bunu yapmadýlar...

Savcýlýðýn hiçbir davetine icabet etmediler.

Ne seçimle gelmiþ olmanýn gereðini yerine getirdiler, ne de terör örgütü PKK’yla baðlarýný kestiler... “Suç iþleme imtiyazlarýný” kullanmaya devam ettiler.

Þimdi hesap zamaný...

Ýsnat edilen cürümler konusunda “yargý”yý ve elbette kamuoyunu ikna etmek zorundalar. 

Ki, bundan sonra da, “sandýk”la sýnanabilsinler ve seçimle gitme hakkýný elde edebilsinler... (HDP belediyelerine ait araçlarýn hendek kazma faaliyetinde kullanýldýðý, HDP milletvekillerinin açýkça PKK’yý öven demeç ve açýklamalarda bulunduðu, bazý milletvekillerinin özel araçlarýyla PKK’ya “silah ve mühimmat” taþýdýðý, 6-8 Ekim olaylarýnýn bizzat Eþ Baþkan Selahattin Demirtaþ tarafýndan baþlatýldýðý, sýrtýný terör örgütlerine yaslayanlarýn hâlâ ‘TBMM üyesi’ sýfatýný taþýdýðý hiçbir kanýta meydan býrakmayacak biçimde ortada...)

Biz gelelim Kemal Kýlýçdaroðlu’na.

Milletvekillerine yargý yolunu açan TBMM kararýnýn “fikir babasý” ve biricik uygulayýcýsýdýr. Dönemin Baþbakaný Ahmet Davutoðlu’na, “O halde bütün dosyalar” restini çekmeseydi, bugünkü manzaraya tanýk olmayacaktýk.

Ne mi yapmýþ?

Operasyonu eleþtirmiþ...

Kendisi anlatsýn: “Biz düþünen insanlarýn, siyasetçilerin, bilim insanlarýnýn, gazetecilerin görüþleri ne olursa olsun hapse atýlmasýna karþýyýz. Demokrasiyi savunuyorsanýz seçimle gelenlerin seçimle gitmesini savunacaksýnýz. Aksi halde demokrasiyi katledersiniz. Elbette ki teröre karþý ortak tavýr takýnmalýyýz. Dur demek zorundayýz. Kimsenin tereddüdü yok. Terörle mücadelenin akýl ve mantýkla yapýlmasý lazým. Sivrisinekle uðraþmak terörü sonlandýrmaz. Bataklýðý kurutmak lazým... Burnunuzun dibinde Kandil var, neden bir þey yapmýyorsunuz?”

Kabul edilebilir bir önerme.

Bataklýk dururken, ne diye sivrisinekle uðraþýyoruz ki?

Fakat Kemal Kýlýçdaroðlu ne dediðinin farkýnda mý?

Bir operasyon, bu sözlerle mi eleþtirilir?

Bir metafor olarak “bataklýk” ve “sivrisinek” örnekleri, burada da açýklayýcý bir iþlev görüyor. Ýcabýnda söz kýsýrlýðýna çare oluyor.

Fakat Kemal Kýlýçdaroðlu, koskoca Eþ Baþkan’ý ve gözaltýna alýnan milletvekillerini “sivrisinek” yerine koyduðunun farkýnda mý?

Ben HDP’lilerin yerinde olsam, “Aman! Sen bizi savunma. Eksik kalsýn!” derdim.

Hakikaten eksik kalsýn!