Sen nasıl bir insansın!

Kemal Kılıçdaroğlu, Belçika’daki terör saldırısını değerlendiriyor... Noktasına virgülüne dokunmadan alıntılıyorum: “Yarım ağız hükümet uzun süre IŞİD’e ‘terör örgütü müdür, değil midir’ dedi... Artık IŞİD’in en büyük destekçilerinin burada olduğu görülüyor. Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın başına da dert olduk arkadaşlar. 2 milyon 700 bin mülteciyle baş başa kaldık...”

Bu vicdansız ve izansız açıklamaya ne demek gerekir, bilmiyorum.

Kemal Bey, IŞİD’i “terör örgütü” sayan ilk ülkenin Türkiye olduğunu ya bilmiyor, ya da çarpıtmayı sanat haline getirdiği için bildiği bir konuda yalan söylüyor.

İkincisi, bu IŞİD nasıl bir “müttefik”miş ki, en çok zararı kendisine yardım eden Türkiye’ye veriyor, bombalarını Türkiye’de patlatıyor.

Üçüncüsü... Kemal Bey Türkiye’deki gariban Suriyelileri de IŞİD torbasına atıyor.

Gerçekten diyecek söz bulamıyorum...

Sen nasıl bir insansın Kemal Bey!

Hakikaten çok merak ediyorum.

Nasıl bir insansın!

Bu kapak sana Ömer!

Gezi rezilliğiyle şahlanıp özüne dönen ve bize militarizmlerden militarizm beğendiren Birikim dergisi genel yayın yönetmeni Ömer Laçiner Cumhuriyet gazetesine konuşmuş.

Hani, “görüntü isterim, görüntü” diye tutturan adam...

Doğru ya da yalan, bir hanımefendinin beyanını geçersiz sayıp, bunun görüntüyle desteklenmesi gerektiğini söyleyen adam...

İstediği şeyin “pornografik merak”la ilişkilendirilebileceğini ve aynı zamanda ayıp (densizce) bir şey olduğunu düşünmeyen adam...

O dönemde de yazmıştım. Hâlâ aynı düşüncedeyim.

Bir insan (hele bir hanımefendi) bir beyanda bulunuyorsa, iki tutumdan birini benimsersiniz...

İnanırsınız ya da inanmazsınız...

Laçiner, “inanmamayı” seçti. Hakkıdır. Bazıları da inanmayı seçtiler.

İnanmamayı seçen ve kendisini haklı çıkaracak mebzul miktar malzemeye sahipken, Bay Laçiner utanmadı, bir de “görüntü isterim” diye tutturdu.  

Başkasının düşmüşlüğüne yönelik merak, nerden bakarsanız bakın, çirkin bir tecessüse işaret eder.

Pornografik bir meraktır bu...

Kötüdür... Ayıptır...

Kabataş saldırganları, iddiaya göre, mağdurenin bir kez daha karşılaşmak (hatırlamak) istemeyeceği birtakım çirkin fiillerde bulunmuşlardı. Gerçekleşmiş olsun ya da olmasın, bu çirkin fiilleri izleme isteği, bir olumsuzluğa, yukarıda da söylediğim gibi çirkin bir tecessüse işaret eder. Normal ve akıl sağlığı yerinde insanlar, böyle bir olumsuzlukla anılmak istemezler.

Bu uyarıları yaptığım Laçiner, küfürle karşılık verdi.

Bir zamanlar “saygı, rikkat, nezaket” sözcüklerini dilinden düşürmeyen Mehmet Bekaroğlu isimli “dedikoducu” zattan da destek aldı.

Kendisini, üstün bir yaratıcı olduğunu söylediği “doğa”ya havale ediyorum. Doğa onu çarpsın...

Gelelim Cumhuriyet gazetesine verdiği mülakata.

Laf kalabalığına getirerek bir sürü şey söylemiş. Ben, söyledikleri arasından, bu mülakatı haber olarak duyuran sitenin başlığa çıkardığı cümleyi seçtim.

Şöyle diyor Laçiner: “Muhafazakâr otoriter bir rejim, Türkiye’yi tam teşekküllü diktatörlüğe götürüyor.”

Muhafazakâr otoriter rejim tehlikesine dikkat çeken bu zat, 7 Haziran seçiminden önce, paralel örgütün televizyon kanalına çıkmış, aynen şunları söylemişti: “AKP yüzde 40’ın üzerinde oy alırsa, Erdoğan yasa dışı yollarla da olsa mutlaka indirilmelidir.”

Muhafazakâr otoriter rejim tehlikesine karşı, darbe...

Daha önce de defalarca sormuştum.

Sormaya devam edeceğim...

Bu soru, ölünceye kadar Ömer Laçiner’i izleyecek ve sürekli karşısına çıkacak.

Darbe mi istiyorsunuz Bay Laçiner?

Darbenin, tahayyüldeki (yani henüz gerçekleşmemiş) muhafazakâr otoriter rejim tehlikesinden daha iyi, daha tercih edilebilir bir şey olduğunu mu söylemeye çalışıyorsunuz?

Peki, onca “Birikim”i nereye koyacaksınız? Yıllarca halkı darbe tehlikesine karşı uyardınız, “asker ve militarizm” diye kafa ütülediniz. 

Varıp varacağınız yer “militarizm” mi olacaktı?

Bunca okumalar, bunca laf kesmeler, bunca Adorno Althusser Habermas muhabbeti, hepsini “Fethullahçı darbe” için mi feda edecektiniz?