Kaç yıldır meslekteyim...
Başımdan iki tam, bir yarım, bir de “postmodern” darbe geçti.
12 Eylül öncesinin “ölmeli-öldürmeli” olaylarına tanık oldum.
Cinayetler gördüm... Toplumsal olayların ortasında kaldım... Yanımda yöremde bombalar patladı... Çığlıklar duydum...
Kenan Evren’in devrisaadetinde, henüz çocuk yaşta olmama rağmen, iki kez gözaltına alındım.
Sırtımda sopalar kırıldı...
Kitaplarımı yakmak zorunda kaldım.
İşkence görmüş insanlarla aynı evi, aynı kaderi, aynı yoksunluğu paylaştım.
Zulme uğradım.
Yok sayıldım.
Kırıldım, üzüldüm, parçalandım.
12 Eylül rejiminin zindanlarında çile dolduran ağabeyimin peşinden, o cezaevi senin bu cezaevi benim, yıllarca dolaşıp durdum.
Çok doldum. Hep isyan etmek istedim. Sıkılı yumruklarla dolaştım.
Ülkenin en sancılı, en karanlık günlerinde mesleğe başladım.
Birçok mecrada çalıştım.
Birçok insan gördüm.
Birçok olaya tanıklık ettim.
Bir insanın ömrüne sığabilecek bütün “acı tecrübelerden” geçtim.
Fakat böylesini ne gördüm, ne duydum.
Duyabileceğimi de sanmıyorum.
Elbette Can Dündar’dan söz ediyorum. Kim olabilir ki?
Buğulu ve romantik ses tonuyla bize “aşk”ları, “sevda”ları, insan olmanın erdemini anlatan ve bol para kazanan, hep de “romantik isyankâr” görüntüsüyle hafızamızda yer etmiş ama bugüne kadar hangi haksızlıklara isyan ettiği, hangi derde deva olduğu, hangi yaralı parmağa işediği, “öteki”nin özgürlüğü konusunda hangi insani refleksleri geliştirdiği meşkuk bu arkadaşımız, polisin Gezi Parkı’nı boşalttığı gece Halk TV’ye bağlandı ve bütün Türkiye’nin gözü önünde, “böylesi de olmaz ki birader” dedirten vicdansız bir provokasyona imza attı.
Birazdan okuyacağınız “Can Dündar mamulü” açıklamayı arşivlemenizi, daha da olmadı hafızanızda tutmanızı rica ediyorum; utanması ve vicdanı olmayan insanların neler yapabileceğine örnek olması açısından.
İşte, romantik isyankar Can Dündar’ın “destansı” provokasyon girişimi:
Katliam hazırlığı bu... Annelerin kucağından çocuklarını alıyorlar. Çocukların çığlıklarına tanık oluyorum. Akıl alır gibi değil. Buna inanamıyorum. Gerçekten çok kötü şeyler olacak. Bunu Başbakan göremiyorsa bizim bir şeyler yapmamız lazım.
Ben kaç yıldır gazetecilik yapıyorum bu kadar pervasızca yapılmış müdahale görmedim. Biraz önce Vali ile görüştüm “çaresizliğini” söyledi.
Ben de bir babayım, gerekirse oraya gidip TOMA’nın önüne yatacağım. Başka yolu yok. İstedikleri nedir yani? Bir parkı koruyor bu çocuklar. Bu şiddetle neyin intikamı alınıyor, akıl alır gibi değil.
Böyle barışçıl bir şeyi şiddetle ezmeye kalkarlarsa bundan sonraki kuşağı tamamen şiddet kanalına yöneltmiş olacaklar. Devletin yüzüyle ilk kez tanışıyor bu çocuklar. Böyle bir tanışma çok ağır sonuçlar doğuracak. Herkesten rica ediyorum. Buraya yardım elini uzatmak için ne mümkünse yapsın. Herkes Başbakanı bu çılgınlıktan vazgeçirmek için ne kanalı varsa kullansın.
Bu meydanı böyle teslim almak böyle zulüm uygulamak, hakikaten hiçbir siyasetçinin göze alabileceği bir şey değil. En basit savaşta bile kadınlar ve çocuklar korunur. Çocukların üstüne gaz atılan bir savaş görmedim. Şu anda tanık oluyorum. Bu akıl alacak bir şey değil. Çocuklar ciyak ciyak ağlıyor...
HAMİŞ:
İki gündür bekliyoruz... Can Dündar hangi TOMA’nın altından çıkacak diye. Boşuna bekliyormuşuz. Halk TV’ye bağlanıp gece yarısı insanları sokağa döken Can Dündar, eylemciler Gezi Parkı’ndan çıkarılır çıkarılmaz evine gidip mışıl mışıl uyudu. İhtimal ki, romantik rüyalar gördü...