Sen okudun da, ne oldu!

Önce “Niçin silah býraksýnlar ki? Onlar DEAÞ’a karþý ülkelerini savunuyor” demiþti, sonra “PYD/YPG’yi terör örgütü olarak görmediklerini” söylemiþti. 

PYD/YPG’nin içerideki uzantýlarýna da, “Hendekteki arkadaþlara sesleniyorum, lütfen çukur kazmasýnlar” diye ricada bulunmuþtu. 

Þimdi de, “beka sorunu” lafzýna karþý, “Ne beka sorunu? YPG niye bize saldýrsýn ki?” diyor. 

Bu örgütün PKK’dan türetildiðini, PKK’nýn bir cüzü olduðunu bile bile söylüyor bunlarý. 

Bu örgüt 1984’ten beri ülkemize saldýrýyor... 

Kaç karakol baskýný düzenledi? 

Ne kadar bomba patlattý? 

Kaç insanýmýzý katletti ya da sakat býraktý? 

Kemal Kýlýçdaroðlu efendi, bu örgütün varlýðýný “beka sorunu” olarak görmüyor. 

Niçin silah býraksýnlarmýþ. 

Onlar DEAÞ’a karþý vatanlarýný savunuyormuþ. 

DEAÞ’a karþý vatanlarýný savunan bu örgüt, ayný zamanda Suriye’nin üçte birini iþgali altýnda tutuyor, Amerika’nýn hediye ettiði silahlarla vataný “bölmeye” çalýþýyor ama Kemal Kýlýçdaroðlu efendi bunda bir sakýnca görmüyor. 

Hatýrlar mýsýnýz bilmem... 

Deniz Baykal, saðlýklý zamanlarýnda, televizyonda bir grup gazetecinin karþýsýna çýkmýþ, YPG’nin varlýðýný ve ABD silahlarýyla bölgede yaratýlan “oldubitti”yi hatýrlatarak, AK Parti hükümetine destek vermiþti. 

Daha doðrusu, hükümetin PYD/YPG örgütüyle ilgili kaygýlarýný paylaþmýþtý. 

Baykal’ýn açýklamasý, zýmnen CHP eleþtirisini de içeriyordu; niçin kasetle devrildiðini anlatmaya çalýþýr gibi... (Baykal’a göre, CHP uluslararasý meselelerde “millî tepki” koymuyordu ve terör örgütlerine karþý oldukça “toleranslý” davranýyordu.) 

Kýlýçdaroðlu, ilk grup toplantýsýnda Baykal’ý cevapladý. 

Daha doðrusu, görünüþte Baykal’ý cevaplýyordu ama sözün tamamýný Cumhurbaþkaný Erdoðan’la dönemin Baþbakanýna söylüyordu. 

Daha da ilginç olan “durum” þuydu. 

Kýlýçdaroðlu’ndan önce Baykal’a cevap, ayný programda bulunan Deniz Zeyrek isimli bir gazeteciden (hem de sýcaðý sýcaðýna) gelmiþti... Niyeyse! 

Öyle itici, öyle sinsi, öyle tahammülfersa bir itiraz dili vardý ki, Baykal bile þaþýrmýþ ve gerilemiþti. 

Bu gazeteci, o dönemde Hürriyet’in Ankara temsilcisiydi... 

Demek ki, Metehan Demir’i “makara bakara”dan vurup ayaðýný kaydýranlar, onun yerine bu çocuðu hazýrlýyormuþ. 

Kýlýçdaroðlu, görünüþte Baykal’ý cevapladýðý grup konuþmasýnda, Cumhurbaþkaný ve Baþbakaný “yakýn tarihi bilmemekle, Ortadoðu’nun gerçeklerinden haberdar olmamakla” suçluyordu. 

Bir de kitap önerisinde bulunuyordu: “Falih Rýfký Atay’ýn Zeytindaðý kitabýný okusunlar. Ortadoðu ayrýntýlarýyla anlatýlýyor.”

Sýnýrlarýmýzýn ötesinde ne olduðunu, PYD’nin (hangi güçlerin himayesinde) ne yapmaya çalýþtýðýný, bu geliþmelerden Türkiye’nin niçin kaygý duyduðunu ve müdahale etmek zorunda kaldýðýný anlamak için Falih Rýfký Atay’ýn “Zeytindaðý” kitabýný mý okumalýydýk? 

Ortadoðu gerçeðini, 100 yýl öncesinin parametreleriyle mi, yani Falih Rýfký Atay’ýn indirgemeci/sübjektif bakýþ açýsýyla mý kavramalýydýk? 

Bilebildiðim kadarýyla, Kemal Kýlýçdaroðlu, en son Yaþar Kemal’in “Ýnce Memed”ini okumuþtu. Þekavet devrimciliðinin para ettiði yýllarda pek bir revaçtaydý bu “eser...”  

Hangi ara Falih Rýfký’ya geçti? Ayrýca, kendisi okudu da, ne oldu? 

PYD/YPG’nin Türkiye’ye tehdit oluþturmadýðýný söylemek için, þu üç þeyden birini olmak lazým: 

Bir FETÖ’cü... 

Ýki, terör destekçisi... 

Üç, vatan haini... 

Kýlýçdaroðlu bu unvanlardan hangisini kendisine yakýþtýrýyor?