Bu çaðrým Selahattin Demirtaþ’a ve onunla birlikte yürüyenlere: Siz önce Diyarbakýrlýlaþýn.
Hatta siz önce Kürtleþin!
Türkiyelileþmek de onun içinde.
Diyarbakýrlýlaþýrsanýz Ýstanbullulaþýrsýnýz.
Diyarbakýrlý olsaydýnýz, mesela Tahir Elçi gibi, gider, kurþun yarasý alan Dört Ayaklý Minare’nin yanýnda “Kýymayýn bu minarelere” diye seslenirdiniz.
Diyarbakýrlý olsaydýnýz, kundaklanan, içi cephaneliðe dönüþtürülen Kurþunlu Camii için feryat ederdiniz. Ýçiniz yanardý. Bir iki sözünüz olurdu aðýt babýnda. Nerdesiniz Sayýn Demirtaþ? Yok mu iki kelamýnýz Sur içindeki her sokaðý mevzi haline getirip patlamaya hazýr bombalarla dolduranlara karþý?
Sizi yargýlamak deðil niyetim, þimdi, belki bu satýrlarý okuduktan sonra “Evet yaaa, nasýl atladýk bu cami kundaklamasýný!” diye hayýflanacaksýnýz. Ama Diyarbakýr’da hendek kazmaya, onlarýn içini el yapýmý bombalarla doldurmaya isyan etmezseniz, ortaya çýkacak tarih katliamý karþýsýnda da söyleyecek sözünüz olmaz. Ve o zaman Diyarbakýr’ýn ruhundan koparsýnýz. Ruhsuz yeni bir Diyarbakýr inþasýdýr oralarda örgütün peþinden koþtuðu. Onun için diyorum “Sen önce Diyarbakýrlýlaþ!” diye...
Biliyorsunuz ki HDP’nin “Türkiyelileþme” yöneliþini önemsedim. Ýçi doldurulabildiði ölçüde olumlu bir yöneliþ olacaktý o. Aslýnda Kürt toplumunun da yürek týnýsýna uygun bir yöneliþti. Evet Kürtler, yüzde 90’lar oranýnda “Türkiye bütünü” içinde yer almayý tercih ediyorlardý. Türkiye onlarýn da memleketi idi, onlar da Türkiye’nin ruh harmanýnda yer almýþlardý. HDP için ciddi bir toparlanma olacaktý “Türkiyelileþme” hamlesi. Ýster PKK deyin, ister Türkiye marksist hareket kalýntýlarý, bu yöneliþin içini zehirlediler. Türkiyelileþme temasý, Suriye eksenli hesaplarla zehirlendi ve akamete uðradý.
Hani zannedilir ki, HDP, “Kürt siyaseti” yapýyor olmakla, Diyarbakýrlýdýr. Amed’lidir, hatta Kürttür.
Ama Diyarbakýr’ýn, Amed’in ruhu ile bütünleþmeden Diyarbakýrlý olunabilir mi? Kürd’ün ruh dokusunu doðru okumadan Kürt olunabilir mi?
Bunu yazdým, “Asýl asimilasyon hareketi, PKK’nýn Kürtler üzerindeki operasyonu ile gerçekleþmektedir” diye.
Bir ara bir Alevi Dedesi de “Alevi gençlerin marksist hareketlerin aðýna düþürülerek asimile edildiðini” söylemiþti.
Belki de Diyarbakýr’ýn tarihi eserlerine sahip çýkan UNESCO sözümona “Kürt siyaseti” yapanlardan daha fazla Diyarbakýrlý’dýr.
Ayný mantýðý Ýstanbul için de kullanabilirsiniz: Ýstanbul’un tarihi eserlerini koruma altýna alan UNESCO, tarihi caminin taþlarýndan gecekondu yapan adamdan da daha çok Ýstanbulludur.
Selahattin Demirtaþ aðladý mý Kurþunlu Camii için?
Gültan Kýþanak ki Diyarbakýr’ýn þehreminidir. Yani o kutlu þehir ona emanet edilmiþtir. Aðladý mý Kurþunlu Camii için, ben mi görmedim?
Kürt olmak!
Nedir sahi o?
Bir kan aidiyeti midir?
O camiyi kundaklayan hayta Kürt müdür? Kafasýnda zýrnýk tarih bilinci olmayan, çocuk yaþta daða çýkarýlýp eline silah verilen ve kültürsüzlüðün dip gayyasýna sürüklenen gençte Kürtlük adýna ne kalmýþtýr?
“Kürtleþin” diyorum evet, içinize biraz Selahattin Eyyubi girsin, biraz Ahmed-i Hani girsin, biraz Said-i Kürdi (Nursi) girsin. Biraz cami girsin, medrese girsin, biraz o topraklara Ýslam’ý taþýyan sahabi ruhu girsin.
Et, kemik... Türk olsun, Kürt olsun. Her þey çýkar onun içinden, cani de veli de...
“Kürtleþ” demek, hani Ýsmet Özel gibi “Türkleþ” demek, “Bir ruhun olsun” demektir. Var o ruh Çanakkale’deki Türk’te, Kürt’te... Daða götürülen çocuklarda ne kaldý o Kürt’ten? Camiyi cephanelik haline getiren çocukta camiden ne kaldý?
Tahir Elçi “Kadim medeniyet” adýna bir çýðlýk atmýþtý, Kurþunlu Camii’nin yakýlmasý o çýðlýðýn ne kadar hayati olduðunun örneðidir. Soru þu: Sizde ne kadar Tahir Elçi var, ne kadar Kandil, ne kadar Marks ya da Stalin?