Sen önce o silahý bi’býrak, öyle...

Ýkametgahý Kandil’de bulunan KCK Eþ Baþkaný Cemil Bayýk, belli ki, parmaðýnýn arkasýna saklanmayan, çizdiði stratejide tutarlý bir yapýya sahip. Demirtaþ’ýn, “silahsýzlanma çaðrýsýný Öcalan yapar” sözüne net yanýt verdi: Buna ne HDP ne de bu þartlar altýnda Öcalan karar veremez, kararý biz veririz...

Konu kapanmýþtýr ve açýklama Bayýk’ý izleyenler açýsýndan sürpriz de deðildir. Bayýk Mart 2015’te de “Önce çözüm sonra silah býrakma” demiþ, Öcalan’ýn “Kongre toplayýn, silah býrakýn” çaðrýsýný da duymazlýktan gelmiþti.

7 Haziran seçimi, Türkiye’nin güneydoðusunda namlu ucunda yapýlan bir seçim olarak tarihe geçti.

Bayýk, Kandil’den izlediði rotayý belgeleyen açýklamalar yapýyor, bizim Cihangir-Niþantaþý eþrafý -nedense- bunu, duymazdan geliyor. Hala, HDP’nin koalisyon ortaklýðýnda “barýþýn þansý” olduðunu söyleyen kalemþörler var.

Bizim Cem Küçük’e bir düzeltme yapayým. Evet, ülkenin batýsýnda Demirtaþ’ý, Ýstanbul Dükalýðý medyasýnýn isimleri parlattý ama, partinin bölgedeki rotasýnda tek medya kuruluþunun adý yazýyor: Özgür Gündem.

Bayýk’ýn son açýklamasýyla adýna “çözüm süreci” dediðimiz mekanizma, bugüne kadar izlediði rotayla bitmiþtir. Açýklama iki önemli sonuç doðuruyor: 1- HDP’nin bu süreçte belirleyici hiçbir rolü yok, 2- Öcalan artýk devre dýþýdýr, bu durumda, HDP’nin Ýmralý-Kandil mekik siyasetine de gerek yoktur.

Bayýk, kaç yýlýn kurdu, MHP’nin koalisyon için kilit parti olduðu bir ülkede, “Siz önce Öcalan’ý bir serbest býrakýn sonrasýna bakarýz” demenin ne olduðunu bilmiyor mu, biliyor. Geçiniz.

Siyasetin bam teli...

Demirtaþ’ýn daha Meclis açýlmadan sýrtýný yasladýðý güç tarafýndan iþlevsiz hale getirilmesinin bir anlamý var: Kandil, barýþ istemiyor, aksine, mevcut koþullarý derinleþtirerek, HDP’nin yüksek oy aldýðý bir coðrafyayý “kantonlaþtýrma” gayreti içinde.

Baþýnda olduðu partinin “siyasi meþruiyetini” garanti eden ve  normal demokratik süreçte rüþtünü ispat etmesine olanak tanýyan Erdoðan’ý hedef alýp, eskinin statüko güçleriyle el ele veren Demirtaþ bu oyunun sýradan bir portresi mi, þimdi anlayacaðýz.

Eðer deðilse, yiðitçe çýkar, Bayýk’a, “Ne diyorsun sen arkadaþ, milyonlarca insan bize barýþ için oy verdi, býrak o silahý, makul önerilerle demokratikleþmeyi sürdürelim” der.

Þu ana kadar demedi, ortalýklarda pek görülmüyor. Siyasetin bam telindeyiz, susarsa, HDP’nin Meclis’teki milletvekillerinin Türkiye açýsýndan hiçbir önemi kalmayacaktýr.

Türk solunun sefaleti...

Yaþanýlan geliþme, Türk solunun fikirsel ve baðlantýsýndaki stratejik sefaleti açýsýndan önemli örnektir. Demirtaþ’tan geleceðin Çipras’ý yaratma hayali, MHP’den deðil, Kandil’den döndü. Kandil’in, Cizre Kantonu ile Kobani’yi birleþtirme hedefinde, Kürt gençlerini Amerikan emperyalizminin kara kuvveti haline getirmesinden -ne bileyim- Ahmet Hakan rahatsýz olmayabilir, sol bir geçmiþi yok, ama ben çok rahatsýzým ve orada ateþe sürülüp öldürülen gençler için üzülüyorum.

Kürtler, anti-emperyalist çizgide önce þu soruyu sormalýlar: DAEÞ gibi “küresel” bir sorun, nasýl oldu da, Kürtler’in “ulusal sorunu” haline geldi?

Devamcý sorular var: Neden, normalde Baðdat’a yürümesi gereken DAEÞ, Erbil’e “yönlendirildi?” Neden, bir NATO ülkesi Türkiye bu iþe tek baþýna müdahale etmiyor da, Kürt gençleri cephede yanlarýnda Amerikalý özel harekatçýlarý buluyor?

Kürt dostlarýma açýklýkla ifade ediyorum: Türkiye, DAEÞ’i büyük bir sorun olarak görüyor ve çözümünün “küresel müdahalede” olduðunu savunuyor. Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Filistin, Libya, hatta Nijerya’ya yayýlmýþ bir sorunda Kobani veya Tel Abyad, toz taneciði kadar önemi olan yerlerdir. Ýtildiðiniz cephe, küresel güçlerin ellerini taþýn altýna koymama gayretinden kaynaklanan bir cephedir, ve Türkiye askerini sýnýrýnda tutarak bu vekalet savaþýna kurban vermeme çabasý içindedir.

Oysa DAEÞ’e karþý “küresel askeri ittifak” kurulabilir, Kürt gençleri de diðer ülke gençleriyle birlikte “kesin çözüm” için bu mücadelede görev alabilirlerdi. Þimdi, yarýn stratejik dengeler deðiþtiðinde kaybedebilecekleri dört tarafý çevrili “kanton sevdasý”nda yitip gidiyorlar...

Ortadoðu’da emperyalist güçlerin “Kürt kartý”nýn tarihe karýþmasý için çaba gösteren bir Türk olarak büyük kaygý taþýyorum.

“Uluslaþma” sürecinizi saygýyla karþýlýyorum, ama “uluslaþma”nýn ayný zamanda “olgunlaþma”, özellikle emperyalistten uzak durma mahareti olduðunu da hatýrlatmak istiyorum.

Bayýk“savaþý” tercih etti. Çok üzgünüm.

Ama beynimde bir ses “barýþ” için her zaman bir þans vardýr diyor. Ben Kürt komþuma dün güvendim, bugün de güveniyorum. Birlikte bir yolunu bulacaðýz bakalým...