Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Sen unutsan da onlar unutmuyor

Ayasofya’da Kadir Gecesi ibadeti kimi ilgilendirmez ?

Kadir Gecesi Ayasofya’daki anlamlı ibadet, İslam Dünyasına olumlu mesajlar içerirken, Yunanistan’dan parazit geldi.

İstanbul il sınırları içinde Sultanahmet Meydanındaki faaliyetlere ve İslami ibadete Yunanistan’ın bu kadar ilgi göstermesi, hadlerin ve cüretlerin aşılması demek. 

Dünyada tarihi mekanlarda ve ibadethanelerde ne zaman ne yapılacağı, o ülkelerin tasarrufundadır. Osmanlı, Kudüs’te üç dinin ve onlarca mezhebin uyum örneğini vermişti. 

Ayasofya’nın müze olması, egemenliğinin paylaşıldığı anlamına gelmez. Ayasofya’ya çok benzer bir mekan, İspanya’da Kordoba Camiidir. 

Bakın Kordoba’da ne yapılıyor: Kordoba Camii’nde 1236’ya dek 500 yıl ezan okunmuştur. 1236’da Müslüman emirliğin düşmesinden beri de 780 yıldır o bina kilise olarak kullanılmaktadır. Bütün tarihi anlam ve önemine, UNESCO  statüsüne ve kısmen müze olmasına rağmen, orası kilisedir ve kilise kimliği titizlikle korunmaktadır. Hatta kilise her fırsatta oranın cami olduğunu unutturma, geçmişi silme çabasındadır. 

Bugün Müslüman olarak Kordoba camiini biletle güvenlik eşliğinde turist olarak gezersiniz, ama orada ibadet edemezsiniz, yüksek sesle dua bile okuyamazsınız. En son birkaç yıl önce namaz kılmaya çalışanları yaka paça gözaltına aldılar. 

Ayasofya için gürültü yapanların, Kordoba’ya bakmasında fayda var. 

Ayasofya’nın idaresi ne zamandan beri Yunanistan’da?

Ayasofya’daki anlamlı Kadir Gecesi ibadetinin ve mesajların İslam alemine kuvvet ve iyimserlik vermesini; sapkın zihinlere, sahte halifeliklere, İslam’ın koruyucusu olduğunu iddia edip yoldan çıkanlara izan vermesini beklerken, gürültü Atina’dan geldi. 

Hem de nasıl haber başlıklarıyla: ‘Yunan Dışişleri Bakanlığı Ayasofya’da Kur’an okunmasını kınadı’... ‘Yunanistan Ayasofya’da Kur’anı protesto etti’ ... ‘Ayasofya’da Müslüman duası okunmasını Yunanistan provokasyon saydı’. Yani saygısızlığın dibi. 

Yunan Dışişleri Bakanlığının dolaması yetmemiş, muhalefet lideri Miçotakis da Unesco’ya mektup döşenmiş. 

Ne oluyor ? Türkiye’nin kendi toprağında bir dini-tarihi noktada özel bir gecede, sınırlı katılımla kısa süreli bir dini ibadet gerçekleştirmesine itiraz etmek kimin haddidir?

Yunan Cumhurbaşkanı Türkiye’yi sözüm ona tehdit etmiş: Ayasofya gibi anıtlara değer göstermezseniz, Avrupa yolunun açık olduğunu düşünemezsiniz... Çok üzüldük, demek açık olan Avrupa yolu, Kadir Gecesi kapanmış... Her işte bir hayır vardır. Acaba Atina Camii Şerifinde Kadir Gecesi nasıl idrak edildi ? Sahi, Atina’da cami yok ki... 

Evet Ayasofya müze, ama egemenliğinden ve idaresinden hiç vaz geçmedik. Hele orada ne zaman ne yapılacağı konusunda Atina’ya hiç laf düşmez. ABD Dışişlerinin ‘kompleks tarih’ açıklaması da yetkisizdir. Ayasofya konusunda bir kompleks varsa, o kompleksin adı Yunanistan’dır.

Fetih kutlamaları orada kesintisiz sürüyor

İspanya’nın Granada şehrinde her yıl 2 Ocak’ta törenler yapılır. Tarihi giysilerle 1492’nin sancağı ve sembol kılıcı, kent sokaklarında dolaştırılır. Fiesta de la Toma denen Fetih Şenliğine, üniformalı askerler ve mülki erkan da katılır. Şenlik, İspanya’daki Müslüman varlığının sonunu, Granada Emirliğinin yıkılmasını kutlar. Emirliğin yıkılmasını, büyük Müslüman katliamı ve can korkusuyla din değiştirme çabası izlemiştir. Ve Granada törenleri, İstanbul’un Fethi törenlerine benzer. Türkiye’de Fetih kutlamasına burun kıvıranların muhtemelen Granada kutlamalarından haberi yoktur. 2 Ocak, Katolikliğin zaferi ve katliamların vesilesi olarak 1492’den beri kutlanıyor. Sen unutmaya ve vaz geçmeye çalışabilirsin, ama o unutmuyor ve vaz geçmiyor. 

ÖNCE KİM GELMİŞTİ ? 

Katolik Kilisesi 1236’dan beri Kordoba Camii’ni Kilise olarak kullanıyor. Ve bunu kıskançlıkla, titizlikle yapıyor. Müslümanların ‘kiliseyi’ bilet alıp gezmesi serbest, ama duyulacak kadar dua okumaları yasak. Müze ise, Kordoba da müze. Ama Müslümanlara müze.

Üstelik 500 yıllık cami tarihi, tesadüfi bir yanlış, küçük bir hata parantezi gibi yansıtılıyor. 

Caminin olduğu yerde önce Roma tapınağı, sonra da Vizigot kilisesi olduğu söyleniyor. Bu teori, ’Orası camiden önce zaten kiliseydi’ söyleminin dayanağıdır.

Hatta Katolik Kilisesi ‘Cami öncesi kilise vardı’ teorisini desteklemek için kazılar yaptırdı ve bugün de kazı yeri özellikle işaret edilir. 

Kordoba örneğine bakarsak, Kilise ele geçirdiği ibadethaneyi paylaşmayı asla kabul etmiyor. Demek ki, son sahipleri nasıl uygun görürse, tarihi ibadethaneler öyle kullanılıyor. Kordoba’yı neden tamamıyla müzeye dönüştürmemişler acaba? 

Kordoba’nın altın çağı

Kordoba’daki müthiş camiinin ilk aşaması  784-786  yılında yapıldı. 9 ve 10. yüzyılda cami genişledi ve Bağdat - Istanbul - Şam’ın o zamanki ihtişamıyla yarışır hale geldi.

Cami olarak Kâbe’den sonra en büyük ibadet alanına sahipti. Cemaatin 40 bin kişiye ulaştığı bilinir. Kordoba’nın azametini birkaç yüzyıl sonra Sultanahmet Camii gölgeleyecektir. 

Kordoba Emirliğinin doruk zamanında kentte 300’den fazla cami, saray ve kasır vardı, kentte su şebekesi ve aydınlatma sistemi kurulmuştu. Londra - Paris köy konumundayken Kordoba maddi zenginliği ve kütüphaneleriyle ışıldıyordu. Emirin kütüphanesinde 400 binden fazla kitap vardı.

Kent 1236’da Katoliklerin eline geçince, cami kiliseye çevrildi. Caminin ortasına yeni inşaatla kilise yapıldı. Hıristiyanlar Kıbleye bakan mihraba dokunulmadığını söylerler. Mihrap dokunulmayacak kadar şık ve tarihidir. Mihrabın neden yerinde kaldığına dair başka teoriler de vardır, ancak bundan bir ‘hoşgörü’ efsanesi çıkmaz. 

Ayasofya’da çifte ezanın ihtişamı

Kadir Gecesi Ayasofya’da güzel bir ibadet akşamı yaşandı. Kur’an-ı Kerim okundu, tekbirler getirildi. Sahih İslam’ın en önemli alimlerini temsilen Prof. Süleyman Ateş ve Prof. Mehmet Görmez’in sohbetiyle değerli bilgiler paylaşıldı.

İbadetlerde ve sohbetlerde Türkiye’nin ötesinde tüm İslam alemine önemli mesajlar verildi. İslam dini üzerine dünyada süren karalama ve iftiralara karşı, program,Türklüğün ve İslamın kudretinin, barışın, birleştiriciliğin ve iyimserliğin sembolüydü.

Ve gece, iki değerli müezzinin İmsak vaktinde okuduğu ve her bir saniyesinin hakkını zamana ve tarihe verdikleri çifte ezanla tamamlandı. Çifte ezanın ihtişamını kayıtlardan izleyin. Zaman ve mekanın tarihle ve gelecekle buluştuğunu hissedersiniz.