Eðitim sektöründe siyasal sorumluluk alanlarý anlamakta gerçekten zorlanýyorum.
Sektörün bütünü tam bir KÝT ekonomisi (olumsuz anlamda).
Anaokulundan doktoraya kadar her aþamada çok ama çok yüksek negatif katma deðerle çalýþýyor sektör.
Eðitim üretim sürecinde kullanýlan tüm kamusal ve özel kaynaklarýn deðeri eðitim çýktýlarýnýn çok üzerinde.
Eðitim çýktýlarýný nasýl hesaplarsanýz hesaplayýn durum deðiþmiyor.
Ýddialý ve çoðumuza tuhaf gelecek bir görüþüm var: Çocuklara sadece okuma-yazma ve dört iþlem öðrettikten sonra eðitim süreçlerini durdursak Türkiye ekonomisi uzun dönemde kazançlý çýkabilir.
Negatif katma deðer üreten hangi sektörden ekonomiye fayda gelmiþ ki, eðitim sektöründen gelsin.
Liselerde, þimdi ilköðretime kadar inildi, çocuklara senelerce, haftada beþ, altý ve bazen daha yüksek saat sayýlarýnda Ýngilizce öðretiyoruz (!!!???), liseyi bitiren, Anadolu lisesi mezunuyum diyen çocuklar arasýnda baþlangýç düzeyinde Ýngilizce bilen bir kiþi bile yok.
Ýlköðretimde, liselerde matematik okuyup, matematik seven, matematik düþünceyi içselleþtiren yine bir tek çocuða rastlayamýyoruz.
Üniversite sýnavlarýnda ortalama net matematik doðru cevap sayýsý dört dolayýnda (kýrk soruda).
Neden matematik okutmakta, daha doðrusu böyle okutmakta ýsrar ediyoruz?
Lise mezunlarýnýn, bunlarýn içine fen liseleri de dahil, matematikte net doðru cevap ortalamasý dört olsun diye mi?
Tarih, edebiyat gibi dersler için durum çok daha vahim.
Lisede edebiyat okuduðu için edebiyata merak saran, kitap okumayý seven kaç kiþi gösterebilirsiniz?
Bu çocuklarýn lise edebiyat ve tarih hocalarýný hiç tanýmasalar daha çok edebiyat, daha çok tarih okuyacaklarýný düþünüyorum.
Üniversitelerin TÜMÜNÜN durumu içler acýsý.
Niye dört sene üniversite okunuyor, bunu ne sorgulayan, ne de düþünen var.
Master ve doktora düzeylerinde dünya ortalamalarýna yaklaþan tek bir üniversitemiz yok.
Anaokullarýný bile çocuklar sosyalleþsin, mutlu olsunlar diye deðil, dört beþ yaþýndaki yavrular milli deðerlerle tanýþsýnlar diye kullanýyoruz.
Ve bu yazdýklarýmý Türkiye’de herhalde herkes biliyor, görüyor ama siyasi sorumluluk alanlar, ne hikmet ise, ellerini taþýn altýna asla sokmak istemiyorlar.
Türkiye’ye çok kötü sonuçlar üreten bu negatif katma deðer oyunu sürüp gidiyor.
Eðitim sektörü Brejnev döneminin ünlü fýkrasýna benziyor: Parti yöneticilerini bir tren vagonuna bindirmiþler, perdeleri sýkýca kapatýp treni sallamaya, lokomotiften de istim sesleri çýkartmaya baþlayýp içeridekileri trenin yürüdüðüne inandýrmýþlar.
Kim ne derse desin durum aynen budur, Brejnev’in treninin akýbeti de malumdur.
Gelmiþ geçmiþ tüm eðitim bakanlarý ve YÖK baþkanlarý içinde kötüler mevcut kötü sistemi kötü iþletenler, iyiler ise kötü sistemi iyi iþletmeye çalýþanlardýr.
Kimse kötü sisteme neþter atmak nedense istememektedir.
Eðitim sektöründe yöneticilik, siyasal liderlik rantý bu kadar mý yüksektir?
Neden, kimden korkulmaktadýr?
Seneler geçmekte ve yanlýþ eðitim politikalarýnýn maliyetleri bugüne ve yarýna aðýr maliyetler getirmektedir.
Yok mudur kurtaracak baht-ý kara maderini? twitter.com/KarakasEser