Seni hangi rakam tatmin ederdi Sayýn Baþdanýþman?

Deniz Baykal’ýn “Referandumda geçerli oy oraný yüzde 70 olmalýdýr” önerisine eski Baþbakan’ýn Baþdanýþmaný Etyen Mahçupyan’dan destek geldi.

Mahçupyan, “Yüzde 50’den biraz fazla çýkmasýný yeterli sayamayýz” diyor.

Ne olacaktý?

Kural nedir referandumlarda?

Hangi rakam tatmin ederdi Baþdanýþmaný?

Yüzde 60, yüzde 70, yüzde 80, yüzde 90, yüzde 100?

Hangisi?

Ýnönü Üniversitesieski rektörü Fatih Hilmioðlu’nun motto haline getirdiði bir sözü vardý: “Yüzde 98’le de gelseler...”

Bu sözün önüne bir de, “bunlar” ifadesini yerleþtirirdi.

Baþkalarý için deðil, sadece “bunlar” için geçerli bir kural.

Bunlar, yani AK Parti siyasetine göre hareket edenler, yani halkýn önemlice bir kesimi, yani “muhafazakâr-demokrat” olarak tanýmlananlar hiçbir þartta iktidar olamýyorlar; seçim kazanmalarý, parlamentoda çoðunluðu oluþturmalarý, hükümeti kurmalarý, ülkeyi yönetmeleri için yeterli görülmüyor; yüzde 98’le de gelseler durum deðiþmiyor.

Benzeri bir tavrý, “kan” sözcüðünü dilinden düþürmeyen Kemal Kýlýçdaroðlu da göstermiþti. “Yüzde 90’la da gelseler, kan dökmeden bu iþi gerçekleþtiremezler” gibilerden laflar etmiþti.

Etyen Mahçupyan’a dönelim.

Referandumlarda (önceden farklý kurallar ve baraj konulmadýysa) kural þudur: “Yüzde 50’nin biraz yukarýsýnda oy kazanmaya yetiyor.”

Mahçupyan bunu yeterli görmüyor.

Diyor ki, “Burada herhangi bir yaptýrým ya da tasarruf kararý almýyoruz. Yüzde 50’den biraz fazla çýkmasýný yeterli sayamayýz. Oyunun kurallarýný deðiþtiriyoruz ve toplumun yarýsý bu kurallarla oynamak istemiyor. O diðer yarýsýna herhangi bir þeyi empoze etmenin çok aðýr sosyolojik ve siyasi maliyetleri olur. Bunlar uzun vadeli olur. Hakikaten geri dönüþü de çok zor olur. Umarým saðduyu galebe çalar.” 

Bu mantýðýn doðru olduðunu düþünelim...

Çünkü Baþdanýþmanýmýz, tezinin haklýlýðýný mantýk yürüterek açýklamaya çalýþýyor...

Öyleyse, bu nevi þahsýna münhasýr mantýða, baþka tür bir mantýkla cevap verilebilir ve toplumun diðer yarýsýnýn bugüne kadar empoze edilmiþ (hatta “dayatýlmýþ”) kurallarla oynadýðý ve bundan sonra oynamak istemediði, bu nedenle oyunun kurallarýnýn deðiþtirilmesine “evet” dediði sonucu çýkarýlabilir.

Bu mudur?

Bugüne kadar oyunun kurallarýný koyanlar (bizde oyunun kurallarýný hep “darbe konvansiyonlarý” koymuþtur ve herhangi bir siyasal, hukuki, toplumsal meþruiyeti gereksinmemiþtir) toplumun hangi kesimine sordular?

Dahasý, meþruiyetlerini nereden aldýlar?

Baþdanýþman, bizde anayasalarýn nasýl yapýldýðýný, hangi koþullarda halkýn önüne götürüldüðünü (hangi dayatmalarla referanduma sunulduðunu) bilmiyor mu?

Mesele, tarihinde ilk kez “toplum”un anayasa yapým sürecine dâhil edilmesi mi?

Bu mu bütün mesele?

Bir önerim var:

Baþdanýþman gibi düþünenler, Türk siyasal tarihine doðru küçük bir yolculuk yapsýnlar ve karþýlaþacaklarý manzara utanmalarýný saðlayacaksa, hiç deðilse bu duyguyu hatýrlasýnlar, yani “utansýnlar!”

Bunu evde kendi kendilerine deneyebilirler.

Bir maliyeti yok!

Mahut anayasa deðiþikliði, oysa, sadece “hükümet sistemini” belirliyor, yeni bir hükümet modeli öneriyor. Yaþamsal bir deðiþiklik deðil bu... Sadece teknik bir deðiþiklik... Dolayýsýyla, kimseye bir þey empoze edilmiyor. Kimse, “dramatik bir tercihle” karþý karþýya býrakýlmýyor.

Dahasý... Bu deðiþiklik, toplumun sadece bir kesimine avantaj getirmiyor. Toplumun her kesimi bu deðiþiklikten yararlanabiliyor.

Baþdanýþman bu kadar basit bir þeyi göremiyor mu?