Senin dalağın var da, ne oluyor?

Ben niye bu topa giriyorum?

Galiba şundan:

Büyük komedyen Levent Kırca, geçenlerde, “emir sayarım” diyerek kabul ettiği Ulusal Kanal müdürlüğünde yapacağı “güzellikleri” sıralıyordu...

Bir dizi yenilik...

Hulki Cevizoğlu’sundan Nihat Genç’ine, ne kadar dışlanmış değer varsa, bu “bir dizi yenilik” çerçevesinde Ulusal Kanal’da olacak.

Konuyu haberleştiren bir internet sitesi, “okur yorumları” bölümünde benim ismimi de zikretmiş; “Levent Kırca’nın bu tasarrufu Ahmet Hakan’ından Altaylı Fatih’ine, Ertuğrul Özkök’ünden Ahmet Kekeç’ine uzanan tayfayı üzecek” deniyor.

Kırca’nın, hususen beni üzecek işler peşinden koştuğuna inanmak istiyorum.

Kaldı ki, Nihat Genç’in Ulusal Kanal’da görünecek olması beni niye üzsün?

Nihat arkadaşımdır.

Farklı düştük... Farklı düşünüyoruz... Arkadaşlık ettiğimiz dönemlerde de yüzde yüz örtüştüğümüz, aynı istikamete baktığımız söylenemezdi... Yeni pozisyonuyla ilgili düşüncelerimi saklı tutarak beyan ediyorum ki, Nihat Genç önemli bir yazardır, büyük bir öykücüdür... Farklı düşünüyoruz diye neden bu hakkı teslim etmeyecekmişim?

Keşke Levent Kırca da Nihat Genç okusa...

İçinde “karı” ve “düzmek” geçen cümleler kurmadan önce, “ihtiyar kasabalarımızın sırrını” çözse...

Bir de “dalaksız” mevzuu var...

İzninizle, bu topa da girmek istiyorum.

Levent Kırca, polemiğe tutuştuğu bir gazeteciyi “dalaksız” olmakla suçluyor... Bunun bir “suçlama nedeni” sayılıp sayılmayacağını Kemalist vicdanlarınıza bırakıyorum... “Dalaksızlığı” nakısa saydığına göre, şu soruyu da ziyadesiyle hak ediyor demektir:

Sen dalaklısın da, ne oluyor Levent Kırca?

Küfür sende...

Bel altı vurmak sende...

Konuk olduğu sofra hakkında “terbiye dışı” laflar etmek sende...

En banal sözcüklerle espri yapmak sende...

Farklı düşünen insanlara “yalaka”, “yandaş”, “vatan haini” diye saydırmak sende...

Kabalık sende...

Hoyratlık sende...

Nezahetsizlik, nezaketsizlik... Hepsi sende...

Bir de şu:

Kaçtır, “Başbakan televizyondaki programımı yayından kaldırttı...” diye ağlarken yakalıyorum seni.

Başbakan televizyondaki programını kaldırttığı için mi düşman ve muhalif kesildin?

Demek ki Başbakan böyle bir tasarrufta bulunmasaydı, “karanlıklar içinde debelenmeye” (ifade sana aittir) devam edecektin ve aldığın telifin hatırına susacaktın.

Öyle mi?

Fakat merakımı muciptir:

Başbakan hangi televizyondan, hangi programını kaldırttı?

Hangi buyrukla, hangi gerekçeyle?

Bu konuda sunacağın sözlü ve yazılı bir ifade var mı?

Başbakan’ın buyruğu hangi kanallarla ve kimlerin aracılığıyla televizyon yönetimine ulaştırıldı?

Bu durum şirket içinde nasıl karşılandı?

Bilmek istiyorum.

Namuslu bir insan, iddiasını kanıtlar...

Belge sunamıyorsa, “tanıklarını” konuşturur...

Biz de teslim ederiz, sanatçının hangi zorluklar karşısında, ne tür yollara sapmak zorunda kaldığını...

Benim ve bütün kamuoyunun bildiği gerçek şu oysa:

Levent Kırca’nın programı (meşhur “Olacak O Kadar”) izlenmediği ve gerekli reytingi alamadığı için yayından kaldırıldı.

İnsanlar artık “devlet dairesinde iş kovalayan vatandaş Rıza”ya, “belediye çukuruna düşmüş emekli Rüknettin Bey”e, kaba sanatçı taklitlerine, hele ki “İskiciğim” türü sululuklara gülmüyor.

Dünya değişti, üretim biçimi değişti, üretim alışkanlıkları değişti.

Dolayısıyla değişen dünya, “değişmemekte ve kendisini geliştirmemekte inat eden” Levent Kırca gibi sanatçıları tasfiye etti.

Budur...