FETÖ’nün “biseksüel” gelini Elif Þafak, ettiði haltýn üzerine, sosyal medya hesabýndan bir açýklama yapmýþ.
Olayý haberleþtiren medya siteleri, “Elif Þafak kývýrdý” diyor.
Kývýrmýþ mý, birazdan bakacaðýz...
Elif Þafak, the Guardian gazetesinde yayýmlanan yazýsýnda, özetle, “Batý’nýn, Türkiye’ye müdahale etmesi gerektiðini” savunuyordu.
Bunun cebri bir müdahale olmasý gerekmez...
Böyle bir þey denendi... 15 Temmuz, cebri bir müdahaleydi ve Batý’nýn onayý alýnmýþtý.
Daha doðrusu, Batý, bu giriþimi “suskunlukla” karþýlamýþtý.
Darbe bastýrýldýktan sonra da suskunluðunu korumuþ, üstelik bir de darbe sanýklarýna sýðýnma imkâný saðlamýþtý.
Demek ki, “doðrudan müdahale”, Batý açýsýndan, þu an pek de mümkün görünmüyor... Ama Batý’nýn yardýmýný gereksineceðimiz bazý “özel durumlar” oluþabilir... Geçmiþte olmuþtu böyle bir þey... Batý, Elif Þafak’ýn kavramlaþtýrmasýyla konuþacak olursak, “Türk halkýnýn direnmesine” yardým etmiþti. “Gezi” nümayiþinden söz ediyorum... “Çevreci” saiklerle baþlayan ama kýsa sürede hükümet darbesine dönüþen “çapulcu hareketi”ni “Türk halkýnýn direniþi” diye sunmuþ, hareketin baþarýlý olmasý için elinden gelen her melaneti sergilemiþti.
Elif Þafak, bunun tekerrür etmesini istiyor...
Batý’nýn, istikbalde harekete geçecek (harekete geçmesini umduðu) kitlelerin direniþine yardýmcý olmasýný, olabiliyorsa böyle bir direniþi örgütlemesini arzuluyor.
The Guardian’daki yazýnýn özü bu...
Þimdi Elif Þafak’ýn kývýrmasýna bakalým...
Þöyle diyor: “Ben demokrasiyi savunurum; gazeteci, sanatçý, akademisyen... Kimse incinmesin, hapse atýlmasýn; ezilenlere kulak veririm. Hiçbir zaman tepeden/dýþarýdan müdahale yanlýsý olmadým. Olmam da! Hep demokrasiyi, kadýn haklarýný savundum. Yalancý iftiracýlar ne dediðimi anlamadý, çarpýtamazsýnýz.”
Konu hakkýnda yazanlardan (yani “çarpýtanlardan” biri) ben olduðuma göre, Elif Þafak’ý cevaplamak ve ona ait olduðu menfezi göstermek de bana düþüyor.
Sýrayla gidelim:
Ne yazdýðýnýz, Batý’dan ne istediðiniz gün gibi aþikâr Elif Haným...
Bu yazýyý okutacaðýnýz herhangi bir kimse, dýþarýdan müdahaleye “aþerdiðinizi” ve Batý’yý yardýma çaðýrdýðýnýzý söyleyecektir.
Ýkincisi, tonla roman yazdýnýz ama Türkçeniz hâlâ problemli... Þu yukarýya alýntýladýðým açýklamanýzdaki Türkçede bile, yýðýnla noktalama ve ifade hatasý var. Bu kafayla mý Nobel kovalýyorsunuz?
Üçüncüsü...
Her þeyiniz sahte... Güya toplum dýþýlýðýnýz, “acý çekiyormuþ gibi” yapan eserikli halleriniz, depresyonunuz, toplumun biçtiði rollere isyanýnýz, cinsel kimlik arayýþlarýnýz, her þeyiniz...
Dördüncüsü...
Þu dünyada sömürmediðiniz bir þey kaldý mý?
Mevlana’nýn, kaleminizden ve kýt aklýnýzdan çektikleri konusunda ciltlerle kitap yazmak iktiza...
Beþincisi de þu olsun:
Bir tarihte, bir Ýtalyan gazetesi, hakkýnýzda, “Türkiye’de zulüm gören yazarlar” diye bir haber yapmýþtý.
Dün, o dönemde yayýncýnýz olan Metis Yayýnlarý sorumlusu Müge Gürsoy Sökmen’le konuþtum. Haber, bir “kötü gazetecilik” ürünüymüþ. Müge Haným, bu kötü gazetecilik çalýþmasýnýn herhangi bir yerinde olmadýklarýný, durumu zamanýnda tekzip etiklerini anlattý, ilgili belgeleri gönderdi. Ýkna oldum. Metis Yayýnlarý’nýn bu konuda bir kabahati yokmuþ.
Peki, siz ne yaptýnýz?
Bu “kötü gazeteciliðe” bir tepki gösterdiniz mi? “Ben zulüm filan görmüyorum... Hakkýmda açýlmýþ tek bir dava bile yok. Bu haber, Ýtalyanlarýn bir halt karýþtýrmasýdýr” dediniz mi?
Hayýr...
Buna bile “piar malzemesi” gözüyle baktýnýz ve “kötü gazeteci insaný Nobel sahibi yapar” diye düþündünüz...
Hülasa, çirkin bir insansýnýz ve sahte “hülyalý” halleriniz bunu kamufle etmeye yetmiyor!