Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Serbest ticarette umduğunu ve bulduğunu yemek

ABD ile AB arasında ‘Serbest Ticaret Anlaşması’ lafı daha duyulur duyulmaz ortalık karıştı... Bu anlaşmanın faziletini Başkan Obama ilan etmişti... AB yetkilileri de eş zamanlı duyuru yaptı... Almanya ‘Çok iyi olur’ dedi... Sonra? Sonra her bir destek mesajına karşılık şimdilik üç tane itiraz ve ihtiyat beyanı var.

Çünkü serbest ticaret deyince, -iki ekonomi birleşiyor, aynı standartlarda işliyor- demek. İki tarafın standardını birleştirmesi ise Avrupa ve Amerika kıtalarının birbiriyle karadan birleşmesi kadar zor.

Başkan’ın ABD ve Avrupa ekonomilerini birleştirme niyeti olduğu duyulunca, ABD Kongresi’nin ticaretle ilgili iki ağır topu Senatörler Baucus ve Hatch derhal kaleme sarıldılar ve ‘Böyle bir anlaşma, mutlak surette ABD ekonomisinin yararına olmalıdır, ABD şirketlerinin Avrupa’nın korunmuş piyasalarına gimesi sağlanmalıdır, Avrupa’nın tarım ürünlerimize ve ABD fikri mülkiyet haklarına koyduğu dolaylı sınırlamalar kaldırılmalıdır’ dediler...

Zaten ‘Tarım’ ve ‘Fikri Mülkiyet Hakları, Müzik, Sinema, Yazılım, Teknoloji, İlaç Patentleri’ deyince, onlar sorunun can damarı... Avrupa yıllardır ABD tarım ürünlerini ‘İnekler falanca kimyasalla beslendi... Tahılın genetiği oynanmış vs’ diyerek durdurdu.

Senatörler diyor ki: Avrupa’nın halen ticaretini engellediği bu kalemlerde 40 milyon Amerikalı çalışıyor, 5 trilyon dolar milli gelir yaratılıyor ve de yıllık milli gelirin yüzde 35’i buralardan geliyor. Yani bu sektörlerden Avrupa’ya giriş şart. Kimse ‘Avrupa’dan bize ne gelecek’ diye kafa yormuyor, ‘Avrupa’ya nasıl gireriz’ konuşuluyor. AB’de de muhtemelen aynı hava olacak. Herkes alacağını düşünüyor, verecek kısmı yok!  Avrupalı çiftçiler de zaten bekliyordu, nasıl yapsak da Amerikadan buğday, tahıl, et gelse ve bizi piyasadan silse, diye.. Amerikan tarım ürünü Avrupa pazarına girerse Brüksel’den gelen paralar kesilecek. Buna hangi çiftçi, hangi hükümet razı gelir? Ya da hükümet razı gelse, ilk seçimde alaşağı ederler...

Sonra Amerikan İşçi Sendikaları itiraz bayrağını kaldırdı: “Bu Serbest Ticaret Anlaşması güzel de... Bizim ve Avrupa’daki kardeşlerimizin iş güvencesini ve ayrıca piyasa ve çalışma hayatını denetleyen bariyerler kaldırılmamalı”...  Karl Marx duysa, gözleri yaşarırdı. Amerikalı ve Avrupalı işçiler enternasyonal dayanışma ifade ediyorlar... Ama nerede? Daha çok serbestleşmede değil. İşçiler ‘Mevcut sübvansiyon ve korumacılığın kalkması halinde işten güçten olmayalım’ demekteler. 

Bu arada ABD sendikaları, Avrupa sendikalarının sahip olduğu ayrıcalıkların ABD’de de olmasını istemekteler... Mesela -sosyal devlet - kapsamında işten çıkartmaların sınırlanması, sendikaların şirket yönetiminde temsili, daha fazla piyasa denetleme kurumu olması...

Avrupa’nın refah devleti krizin baskısı altında çöküyor, Avrupa ekonomileri borç ve yaşlı nüfus sarmalında... Sosyal devlet, refah devleti, maalesef bitti... Eski güzel günler çok uzkta kaldı, ama dinleyen yok... Avrupa refah devletini tasfiye sorununu daha çözemedi. ABD ise daha oraya bile gelemedi... Ancak ‘mümkün olan’ ile ‘sosyal talep’ arasındaki makas işte böyle açılıyor. Sosyal talepler krizle birlikte artıyor ve bunları karşılayacak ne para, ne bütçe, ne de siyaset var... Yapılabilecek en kolay şey, korumacılık... Krizde korumacılık daha da artar. Krizin ortasındayız ve -Serbest Ticaret- deniyor... Kolay gelsin!

Konu çok yeni olduğu için mesela henüz bu sendika isteklerinin yankısı yok.  ABD siyaseti üç vakte kadar bu istekleri duyar ve -Amanın bunlar Komünizm istiyor- diye ayaklanır. Avrupa ile serbest ticaret ve serbest ekonomi isterken Avrupa’dan sınıf mücadelesi ve diğer ‘aşırı’ fikirlerin Amerikaya bulaşma riskine ne demeli ?

Dev ekonomiler arasında serbest ticaret anlaşmaları görücü usulde yapılan evliliğe benzer... Gelin beklerken, yanında dul kaynananın da eve taşınması riski hayli yüksektir. Ya da gelinin, önceden varlığı bilinmeyen üç çocukla kapıya gelmesi muhtemeldir... Yani bu ABD-AB ticaret meselesi epey eğlenceli geçecek.. Hem mesela Malta’nın ya da Güney Kıbrıs’ın bu konudaki çok kıymetli görüşlerini henüz dinlemedik. Onlara da sıra gelecek.

twitter.com/selimatalayny