Bakan, bankacýlarý "ortalamanýn üstü zekiler" olarak tanýmlarken ben sanayicileri düþündüm.
Birde çalýþtýrdýklarý iþçileri.
Sanayicileruzun yýllarýn belki de en zor günlerini yaþýyor. Doðal olarak çalýþtýrdýklarý iþçilere az ücret vererek onlarý da bu zorluða iþtirak ettiriyorlar.
Oysa ülkemiz bu dönemde finansal olarak baþarýdan baþarýya koþuyor. Bankalarýn kasasý dolu; karlarý týkýrýnda. Bankalardan beslenen Merkez Bankasýnýn da kasasý dolu.
Merkez Bankasýnýn kasasý dövizden taþarken ayný günlerde sanayi sektörünün döviz açýðý normalin üstünde artýyor.
Bankalarýn kârlarý rekor kýrdýkça kýrýyor ama ayný günlerde protestolu senetler, karþýlýksýz çekler kriz yýllarý düzeyine ulaþýyor.
Çeliþki büyük.
Paul Krugman bu modele "refahsýz büyüme" diyor. Yani ülkeler mali baþarýlar saðlýyor, milli gelirleri büyüyor ama topluma bu refah artýþý yansýtýl(a)mýyor. Krugman bu görüþleri ile yýllar önce büyük buhranýn geleceðini bildirmiþti.
Batý ve geliþmiþ ülkeler bu yolu yaþadý ve onlar yolun sonuna geldiler.Türkiye açýsýndan sorun, sadece bu süreci biraz geriden izliyor olmamýz.
Konuya geçen hafta olduðu gibi borsamýz BIS'den örnekler vereceðim. Borsa yükseliyor diye verilen haberlerin altýnýn ne kadar boþ olduðunu geçen hafta düþen þirket deðerleri ile vermiþtim.
Bir kaç büyük holding ve bir kaç banka ile yürüyen bir ekonomi modelimiz var.Bir de ithalatçýlarýn cennet ülkesiyiz.
Büyükler kazanýyor ama küçükler kaybediyor.BIS bu resmi çok net gösteriyor. BIS endeksi yüzde 50 yükseliyor ama küçükler yaprak gibi dökülüyor. Devlet ise þimdilik o büyüklerle görüntüyü kurtarýp küçüklerin vergilerinden besleniyor.
Yarýnýn ne olacaðý belli deðil.
Krugman bu dönemlerde bir kesime daha dikkat çekiyor. Ýktisadi sorunlarýn gizlenmesine yardýmcý olan ekonomistleri ifade ediyor. Onlara politika taþeronlarý diyor.
16 Nisan günü benim deðiþik bir açýdan yazdýðým "gazcý ekonomistler" gibi. Sorunlarý gizleyenlerin bu süreçlerde ne kadar günahkar olduklarýný belirtiyor Krugman. Kiþisel çýkar ve kiþisel istikballeri uðruna taraflý yorumlara dikkat çekiyor. Hem de yýllar önce.
Demek ki ayný senaryo ABD'de de yaþanmýþ. Aslýnda sadece ABD'de deðil; nerede ise tüm dünyada benzer süreçler yaþanmýþ.
Mesela ben Türkiye'yi anlamak için Ýspanya'nýn geçmiþine bakýn diyorum. Çok benzerlik var aramýzda. 2008 büyük kriz öncesi Ýspanya devletinin borcu azdý. Onlarda 2000'li yýllarda inþaat sektörü önceliðinde büyük bankalar ile Avrupa'nýn örnek ülkesiydi.
Daha on yýl önce övgülerin merkezi olan Ýspanya, bugün krizin örnek ülkesi durumunda.
Türkiye'nin Ýspanya'dan olumlu farklýlýklarýný da belirtelim. Ýlk sýrada üç çocuk farkýmýz var; yani genç dinamik nüfusumuz ile demografik farklýlýðýmýz var. Türkiye, Dünya'da eðitimli ve genç nüfus ile demografik fýrsat eþiðinde belki de ilk sýrada.
Bu çok ama çok büyük bir nimet.
Ayrýca, Türkiye güçlü siyasal istikrar ile yüz yýllýk sorunlarýný çözüyor. Adeta yeni bir Türkiye kuruluyor.
Bir baþka fýrsatýmýz ise Türkiye'nin hanehalký ve dýþ borç düþüklüðüdür. Borçlanma fýrsatýmýz hala oldukça geniþtir.
Bir diðer fýrsatýmýz ise yatýrým verimliliðidir. Özellikle kamu altyapý ve tekel piyasalarýmýzda büyük yatýrým boþluðu bulunmaktadýr. Geniþleyici maliye politikalarý týpký 29 buhraný sonrasýnda olduðu gibi Türkiye'de üretimi destekleyici verimliliðe çok açýk.
Tüm bu fýrsatlara raðmen neden büyüme ivmemizi kaybediyoruz.Tarihi fýrsatlarý ne oranda kullanýyoruz?
Bugün sermaye yapýmýza kýsaca bakalým. Mesela BIS'de oto ithalatçýlarý ve yabancý marka temsilcileri çok ciddi prim yapýyor. Ama önceki on yýllarda çok övündüðümüz oto yan sanayicilerimiz adeta kan kaybediyor.
Savunma sanayinde yeniden 1930'lu yýllara dönüyor, milli sanayi oluþturuyoruz. Ama özel sektör sanayimiz yabancý ve ithal baðýmlýðýndan kurtulacaðýna tam dýþ baðýmlýlýða doðru gidiyor.
Yeniden belirtiyorum: Bu siyasi irade ile bu sermaye hakimiyeti hiç ama hiç uyuþmuyor. Uzun vadede bu ikilem sürmez. Ya bu yeni siyasi irade veya bu eski sermaye kalýplarý deðiþecek.
Bu kesin.
Baðýmsýz siyaset ile baðýmlý sermaye modeli artýk yürümüyor.
Makro sorunlarýn altýnda bir de temel mikro sorunumuz olduðunu da artýk görmemiz gerekiyor.
Hatta bu mikro sorunun büyüyerek artýk makro sorun haline geldiðini de yakýnda görebiliriz.
Zaten asýl mücadelenin de orda olacaðý belli.
Türkiye, siyasette çözüm sürecini baþardýkça peþinden sermayenin çözülme sürecinin gelecektir.
Þimdiden tarihe not düþelim