Sert düþüþün ekonomi-politiði

Dün gelen cari açýk verileri de cari açýðýn hýzla düþmekte olduðunu ortaya koyuyor.  Ekonomi Bakaný Zafer Çaðlayan, cari açýðýn 53,1 milyar dolar ile son 21 ayýn en düþük düzeyine indiðini söylerken bunun ihracat kaynaklý olduðuna vurgu yapýyordu.  Türkiye, enerji hariç ticaret açýðýnda pozitif-sürdürülebilir çizgiyi bu stratejiyle yakalayabilir mi? Bence soru bu olmalý... Ama devam edelim;  ekonomide bu yýlýn baþýnda IMF’nin öngördüðü bir dengeye doðru gidiyoruz. IMF, Türkiye için 2012 yýlýnda yüzde 2 civarýnda bir büyüme öngörüyordu.  Ancak cari açýðýn GSYÝH’ya oranýnýn yüzde 8,8, enflasyonun da yüzde 10,6 olarak gerçekleþeceðini öngörmüþtü.  Yani IMF, hýzlý büyüme düþüþüne raðmen, cari açýkta ve enflasyonda hýzlý bir düþüþ olacaðýný düþünmüyordu.  Bunun temel nedeni de-iyi niyetli bir yaklaþým yaparsak-  IMF’nin, 2010 ve 2011’de yakalanan yüksek büyüme temposunun dinamiklerini iyi analiz edememesi idi.  Sanayi’de dünya ile rekabet edecek bir sanayi yapýsýnýn ihracatý sürükleyeceðini IMF tespit edememiþti.  IMF, Türkiye’nin sanayi aðýrlýklý bir ihracat potansiyelini hýzla ortaya çýkartýp, dünya ile rekabet edeceðini n saptamasýný yapmýyor, ya da yapmak istemiyordu.  Buradaki model þuydu; Türkiye’nin büyümesi, kamu dýþýnda, her zaman dýþ borca ve finansal giriþlere baðlý olarak gerçekleþir, buraya kamunun yapacaðý yatýrýmlar da eklenince dýþ açýðý ve enflasyonu büyüten ama en çok üç-dört yýl sonra çökecek bir saadet zinciri oluþur. Bu zincir, yüksek faiz ve aþýrý sermaye giriþi ile deðerli olan TL sayesinde, en zayýf halkadan kýrýlana deðin Türkiye’ye girip TL’ye dönerek yatýrým yapan yatýrýmcýya dünya ortalamasýnýn üzerinde getiri saðlar. IMF ve derecelendirme kuruluþlarýnýn iþi, bu zincirin ömrünü uzatmak, kýrýlacaðý zamaný ise doðru tahmin edip, uluslar arasý yatýrýmcýlarý en yüksek karla dýþarýya taþýmak olmuþtur hep. Ancak krizin tam ortasýnda Türkiye’de ‘acayip’ bir þey oldu. 2009 daralmasýndan hýzla çýkan ekonomi, 2010 ve 2011 yýllarýnda beklenenin üzerinde büyüdü.  Ancak bu büyüme, IMF’nin Türkiye için çizdiði modelden çok ayrý bir çýkýþý yakalamýþtý. Üstelik 2011’deki büyümenin çok ciddi siyasi sonuçlarý da olmuþtu.

2008 yýlýnda, IMF ile anlaþma yapmayan ve adeta burada tek baþýna direnen Recep Tayyip Erdoðan haklý çýkmýþtý. Bu, tek baþýna Baþbakan’a, býrakýn muhaliflerini, birlikte yola çýktýðý arkadaþlarý nezdinde de hiç beklenmeyen ‘ilave’ bir siyasi güç getiriyordu. Bu beklenmeyen ‘ilave’ siyasi güç ayný zamanda ‘denetlemeyen’ bir siyasi çýkýþa dönüþmemeliydi. Ama bunun kadar önemli bir baþka ‘mesele’ de Türkiye’nin, Osmanlý tarihe karýþtýktan sonra ilk defa, Batý’nýn, ekonomik denetimi dýþýnda, alýp baþýný gitmesi ihtimalinin ortaya çýkmasýydý. Ýçeride, askerden ve ona dayalý ‘sivil’ devlet bürokrasinden gücünü alan tekelci sermayenin belkemiðini oluþturduðu oligarþi, siyasi denetim mekanizmalarýný yitirmeye baþlamýþ, medya da hâkimiyeti sýnýrlandýrýlmýþ, siyasi ve ekonomik çeteler yargýya taþýnmaya baþlamýþtý. Ama bu siyasi sonuçlarý, 2010 ve 2011’de ihracata ve sanayiye dayalý büyüme ile kendini gösteren yeni bir giriþimci sýnýf desteklemiþ ve tetiklemiþti. Dýþarý da ise, AB krizinin yalnýz ekonomik bir kriz olmadýðý ve AB’nin, böyle giderse Almanya’nýn direniþine raðmen, büyüyen bir Türkiye’nin eline bakacaðý siyasi bir krize yuvarlandýðý anlaþýlmýþtý. Ortadoðu’da ise Baas diktatörlükleri ve Ýsrail örtülü ortaklýðý ile devam eden statüko çözülüyordu.

Erdoðan nasýl denetlenir?

Türkiye’nin burada enerji, beþeri sermaye ve pazar gücü de oldukça ‘rahatsýz’ edici idi. Türkiye’nin Misak-ý Milli sýnýrlarýna ekonomik denetim anlamýnda bile dönmesi, K. Irak kaynaklarýný denetleyerek kendi sýnýrlarýndan Akdeniz’e indirmesi bir erken Özal ütopyasý idi ama bu, ayný zamanda, Özal’ýn ölüm nedenlerinden birisi idi. Özal bunu yapacak kadar güçlü deðildi, kuþatýlmýþtý.

Peki, þimdi Türkiye’de ortaya çýkan yeni bir sermaye gücünü arkasýna alacak olan Erdoðan nasýl denetlenecekti? Bu sorunun tek bir yanýtý vardýr; 2010 ve 2011 büyümesi ile palazlanmaya baþlayan ve -denetlenemeyen-  bir siyasi güce dönüþmeye yüz tutan sermaye yapýsýný önce denetlemek sonra küçülterek eski geleneksel sermayenin yerini almasýný önlemek. Bizim yaptýðýmýz hesaplamalar, Türkiye’nin 2012’de, hiçbir þey yapýlmasa bile, potansiyel olarak yüzde 4,5 ve üzeri büyüyeceðini ve dýþ açýðýn da, IMF’nin dediði gibi, 10 ve üstü falan deðil, yine, GSYÝH’nýn yüzde 7-8’i aralýðýnda olacaðýný gösteriyordu. Olmadý... Niye olmadýðýný, yukarýda anlattýklarýmýn ýþýðýnda, hep birlikte soralým.